Bu yazımda, aşağıda sunacağım kelimeler hakkında, Erciyes Dergisi'nin Haziran 2008 tarihli sayısının 18. ve 19. sayfalarında yayınlanan "Birkaç Kelimelik Dil Muhasebesi" başlık makalemden bir hulâsa yapacağım:
1. "NO": Kapılarımızın üstünde, nüfûs cüzdanımızda, mektup zarflarımızın üzerinde, senelerden beri; Sayı no, sayfa no, cilt no, âile sıra no, sıra no, nüfûs cüzdanı no, kayıt no, T. C. Kimlik No, Seri No, Sicil no, diploma no, hesap no...yazmaktadır.
Peki, bu (NO) nedir?
Bu (NO) , elbette ki, Türkçe'de yoktur. İngilizce 'de vardır. Mânâsı ise, "Hayır, öyle değil, yok" demektir.
Türkçe sözlüklerde (NUMARA) kelimesi geçiyor. Numara, F(ı)ransızca'dan Türkçe'ye geçmiştir. Aslı, Lâtince'dir.
F(ı)ransızca'da da (NO) diye okunan bir kelime var ve (NON) diye yazılıyor. O da, "Hayır" mânâsına geliyor.
Peki; bizim, bunca evrakımızda ve hayatımızın her yerindeki bu (NO) neyin nesidir?
F(ı)ransızca'sının kısaltılmış şekli olan (NU)yu bile yanlış yazmakta devam ediyoruz!..
Yâni; en azından (NU) kısaltmasını yazmamız gerekirken, hiç ilgisi olmayan (NO) kelimesini yazıyoruz ki, yanlıştır!..
2. "YÜZ NUMARA" : Numara, yukarıda da ifade ettim, Türkçe'ye, Lâtince aslıyla, F(ı)ransızca (numero)dan geçti. Okunuşu "nümero"; biz ise, ona "numara" diyoruz ve onu, "numara, sayı, nüsha" gibi mânâlarda kullanıyoruz. Hatta, "numara yapmak, numara çevirmek" gibi deyimlerimiz bile var.
Numara, budur. Peki "yüz" nereden geliyor?
Mâlûmdur ki, bizde, hem sayı hem de çehre ve satıh mânâsında "yüz" kelimesi bulunmaktadır. Güzel ve işlek bir kelimemizdir. Yüz-mek'ten, emir olarak "yüz" de deriz.
Mesele, başlangıçta, Türkçe'yle değil; F(ı)ransızca'yla ilgilidir. F(ı)ransızca'da, (san) diye okunan birkaç kelime veya tâbir vardır. Bunlardan ikisi bizim tercümanlarımız tarafından birbirine karıştırılmıştır.
(San) okunan kelimenin biri (SANS) yazılıp, olumsuzluk ifade eden bir takı olan (-sız) mânâsına gelmektedir. Diğeri ise, (CENT) yazılıp, sayı olarak (yüz) demektir.
F(ı)ransızca tâbir olarak (SANS NUMERO) / (SAN NÜMERO); NUMARASIZ, NUMARASI OLMAYAN yâni (00) demektir. Biz, bunu değil de, rakam olarak (yüz) kelimesini almışız ve Türkçe'de "helâ, kenef, ayakyolu, memişhâne, abdesthâne" gibi birkaç karşılığı da bulunan bu terkibi, yanlış olarak (YÜZ NUMARA) diye kabullenmiş, bununla da kalmamış, Türkçelerini söyleyince de - maalesef- 'ayıplanır hâle' gelmişiz!
3. "RESTAURANT": F(ı)ransızca bir kelimedir ve İtalyanca'dan dilimize geçen "lokanta" karşılığındadır. Netîcede, ikisi de Türkçe değildir. Ancak; Türkçe'ye geçen her kelime, mümkün olduğu kadar okunuşuyla yazılırken, bu, (restoran) değil de, daha ziyâde ,tabelâlarda, (RESTAURANT) diye yazılıyor.
Bizim, (AŞEVİ) veya (AŞHÂNE) tekliflerimiz, sâdece vakıfların ve belediyelerin fakîrlere yemek dağıttıkları mekânlar için kullanılıyor.
Tabiî ki, asıl kullanmamız gereken bu kelimelerimize yazık ediliyor.
Aynı şekilde, "çayevleri" de maalesef "cafeterya" olup çıktılar.
Türkçe'yi ayağa kaldırmak için, ben, onu çok seviyorum demek yetmez. Onu; hem uydurma kelimelerin şerrinden ve hem de yabancı kelimelerin istilâsından korumak ve kurtarmak için gayret gerekir.