Bir sabah saat 7:30 sularındaydı. Her günün yeni bir şans olduğunu bildiğim için, kalben teşekkürlerimi arz ederek yürüyordum. Zifiri karanlığa bürünmüş her şey nasıl da birden renklenerek anlam kazanıyordu. Bunun için etrafınıza bir defa bakmanız yeterlidir. Ha çoğu insan bakıyordur da göremiyordur. Gecenin tüm sessizliği yerini hummalı bir koşuşturmaya bırakmıştı. Sokaklar çok da kalabalık değildi.çoğu insan henüz sabah çayını bile içmemişti. Gördüğüm manzara karşısında bir an durakladım. O anda vaktim olsaydı, o genç kızla sohbet edecektim. Belki de ailesinde bulamadığı sevgi ve sıcaklığı ben de bulacaktı.
O manzara karşısında belki de başkası olsa yüzünü çevirip yoluna devam edecekti. Hayır, hayır ben öyle yapmadım. Elimde değil zaten bana ne deyip geçebilmek. Hem nasıl geçebilirim ki; o genç kızla aynı gemideyiz biz. O gemi suda yüzüyor. Gemi batarsa ben de batarım öyle değil mi? Toplumda bana ne diyen o kadar çok kişi var ki. İşte bu yüzden problemler artarak devam ediyor. Halbuki bana ne diyen o kişilerin de onun gibi genç kızı var. Tabi ona da diğerleri bana ne diyor.
O genç kızı gördüğümde önce kendimi suçladım.
Toplum benim, acaba ben nerede hata yaptım da bu genç kız burada dedim? Sabahın ilk ışıklarıydı.
O genç kız, hayallerini ve umutlarını o sigara dumanıyla ta uzaklara hiç ulaşamayacağı yerlere gönderiyordu.
O genç kız daha kahvaltı bile etmeden, o zehire neden tutunmuştu. Ne arıyordu da bulamıyordu.
O genç kız, acaba sevgiye mi acıkmıştı. Bulamadığı o sevgiyi sigara dumanında mı arıyordu.
O genç kız, bir gün anne olduğu zaman çocuğuna sigara içmemesi gerektiğini nasıl anlatacaktı. Ya da küçücük bebeğinin astım hastası olduğunu gözleriyle seyredecekti. Halbuki bebeğine ne kadar çok zarar vereceğini hesap edemezdi.
O genç kız, kim bilir arkadaş kurbanımıydı? Özentiyle o zehire başlayan binlerce çocuk var.
O genç kız nasıl bir evde yaşıyordu. Çok merak ettim doğrusu. Alkolik bir baba ya da bir üvey anneni elinde miydi?
Değerli okurlar merhabalar bir romandan kısa bir alıntı okumadınız. Ben toplumun bir bireyi olarak o manzaradan çok etkilenmiştim. Sabahın ilk ışıklarında, soğuk beton kaldırımda öylece bağdaş kurup oturmuş. Bir elinde birkaç yırtık defter ve kitap öteki eliyle sigarasını dumanlıyordu. Bilmiyorum o savrulan dumanla neleri başından defetmek istiyordu. Biliyorum böyle manzaralara çoğu alıştı artık. Ben alışmak istemiyorum. İçinde yaşadığım toplumun gençlerinin güçlü bireyler olmasını istiyorum. İstanbul"u fetheden fatih henüz 21 yaşındaydı.ne oldu bu gençlere diye hep soru sorarak, çözümler üretmeye çalışacağım. Gözlerimi yumup bana ne demeyeceğim. Çünkü onun yaşadığı toplumu ben de paylaşıyorum. Bunu bir görev addediyorum. Söyleyeceklerim henüz bitmedi. Saygılarımla.