etmesi etkilemiş. Çobanlık yaparken, bir yandan da elindeki çakı bıçağı ile ağaçlara şekil vermeye başlamış. Kağnı arabalarının maketleri ortaya çıkmış böylece
Mehmet Pak şimdi Kadıköy Mahallesi'ndeki evinin bodrum katında bu kağnı minyatürlerini yapma işini devam ettiriyor. 1966 yılında Hava Yolları'na girmiş memur olarak. Girişinin öyküsünü anlatırken, "Ankara'ya sınava çağırdılar. Bana doğrudan Halk Partili misin Demokrat Partili misin? diye sordular. Ne diyeceğimi bilemedim. Size ne yalan söyleyeyim işe alsanız da almasanız da Halk Partiliyim dedim" derken o dönemi bir çırpıda anlatıvermiş oldu. Şimdi ise hiçbir partisi yokmuş "Ekmekten gayrııı.."
ODUNLARI YANIP KÜL OLMAKTAN KURTARIYOR
Mehmet Bey, 6 çocuk 10 torun sahibi olarak çalışmayı sürdürüyor. Ona sorarsanız hangi ağaçları kullanıyorsun diye. "Gürgen" diyor. Ağacı nereden alıyorsun sorusunun yanıtı ise hayli ilginç geliyor bize, çünkü odun pazarından sobalık odunları aldığını söylüyor. Yani Mehmet Pak, aldığı odunları yanıp kül olmaktan kurtarıp onları hayata katıyor bir anlamda.
KENDİMİ TOZDAN KORUYAMIYORUM
Mehmet Pak'a, "Merhaba" diyoruz ve kendimizi tanıtıyoruz. "Dur!" diyor hemen, "Kapıyı kapatayım önce" niye diye soruyoruz. "Kaçmaya kalkarsın belli mi olur" diye muzipçe konuşuyor. Çünkü ağaç tozları kaçırıyormuş herkesi. Saati plastik şişenin içinde tozlanmasın diye.. Telefonu poşetin içinde tozlanmasın diye.. "Bir kendimi koruyamıyorum tozdan" diye yakınıyor inceden.
YAPTIKLARINI AVRUPA'YA BİLE SATIYOR
Mehmet Pak, ağaçtan kağnılar yapıyor Kültür ve Turizm Bakanlığı'na satıyor. Sinop'a, Amasya'ya, Ordu'ya, İstanbul'a ve hatta İsveç'e, Almanya'ya satıyor yaptıklarını. Kağnı yapmayı seviyor çünkü gördüğü kağnı, gördüğü öküz. Kağnıları çeken öküzleri yapıyor. Bir ağaç gösteriyor bize, "Bu yakında öküz olacak biliyor musun?" diyor. "10 gün sonra gel odunu tanıyamazsın"
Şevki Yıldırım