O raylar gözünüze girsin!

Dün bayram ettik!

Şaka tabi… Ne bayramı…

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ya…

Ve yine maalesef biz gazetecilerden başka herkes…

Bu mübarek günü (!) kutladı…

Allah razı olsun…  Devir "Ye kürküm ye” devri…

O yüzden bir takım belediyeler, gazetecilerin bu mutlu günlerini kutlama yarışına girdiler…

Malumunuz önce gazetecilere plaket dağıtmakla başladılar…

“Yılın Gazetecisi”ni seçen bir belediye düşünsenize…

O zaman da sormak farz olmuştu:  “Hırsız hiç bekçiden memnun olur mu” diye…

Belediye seçse seçse, “Yılın Gazetecisi”ni değil…

“Yılın Yalakası”nı seçer…

***

Gazetecileri çok seven, onlara plaketler veren, onlar için geceler düzenleyen… Bazı belediyeler de sıkı bir yarış içindeler…

Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününde, sabah İlkadım Belediyesi kahvaltı verdi aç gazetecilere…

Akşam da Canik Belediyesi karınlarını doyurdu…

***

Sadaka toplumlarında bu işler böyle…

Yardıma muhtaç olanlara yardım etmek sevaptır tabi!

Gazetecilerin de durumu farklı değil pek…

Samsun"da maaş veren gazetelerin sayısı belli… Topu topu iki…

Ee! Bu kadar çalışan gazeteci var…

Ne yiyecek bu garibanlar?

***

Gazetecilere ayni ve nakdi yardımda bulunmak sevaptır…

Hatta sevaptan öte…

Vermeyen çarpılır!

***

Allaha şükür…

Bizim ihtiyacımız yok… Olsa…

İki çuval kömür…

Birkaç paket makarna…

Ne bileyim…

Bayramdan bayrama iki dilim ekmek, bir haşlak yumurta…

İki zeytin…

***

Dalga geçiyorum tabi…

Allah sizi ne etmesin…

Bu mesleği bu hale getirenlere ben ne diyeyim…

***

Giden arkadaşlara sözüm yok tabi… Nereden bilsinler…

Davete icabet sünnettir diye, gittiler…

Ama sizi bu hale getirenlerin, kapı kulu zannederlerin şefaatini de kabul etmeyin…

Biraz dik durun yahu…

Ahh! Bir cemiyetimiz olsa, böyle mi olurdu?

Böyle giderse sonunda kuracağım zaten BBGD"yi…

Yani, Boynunu Bükmeyen Gazeteciler Derneği"ni…

***

Her neyse… Küçük belediyeler böyle… Gelelim ağabeylerine… Yani Büyük Belediyeye…

Pazar günü Yeşilyurt"a gittik… Belki iyi bir film bulur da izleriz filan diye…

Ama şehir içinden Atakum"a giden araba yok… Kaldırmış bizim UKOME"ciler…

Atakum"a gitmek için zorunlu olarak Büyükşehir Belediyesi"nin yaptırdığı ve hala adı konulamayan Hafif Raylı Sistem"e seve seve olmasa bile…

Bineceğiz!

***

Bindik, Atakum Belediyesi"nde indik…

Ama Yeşilyurt nere Atakum Belediyesi nere?

Ama Büyükşehirin çok mu umurunda…

Onlara göre, Atakum"dan aşağa Kasımpaşa…

***

Söylene söylene gittik Yeşilyurt"a…

Gezdik gördük filan, döneceğiz artık…

Hadi bir de Migros"a uğrayalım dedik…

Uğramaz olaydık, dünyanın malzemesini aldık…

Çıkışta bir ton yükümüz var ama bizim usta gazeteciler gibi 4 çarpı dört arabamız yok…

Minibüsler de “Şehir içine giremeyiz, belediye sapağından döneriz” diyor…

Mecburi istikamet, Karaca Ahmet…

Söylene söylene yürüyoruz artık…

Atakum Belediyesi önüne kadar gidip, oradan da adı konulamamış Hafif Raylı Sistem"e binip Samsun"a geleceğiz…

***

Geldik durağa, iki tane azman bekliyor “Özel Güvenlik” diye yazıyor yakalarında…

Başka da Allahın kulu yok…

Oysa adı henüz konulamamış Hafif Raylı Sisteme binmek için jeton almak gerekiyor…

Ama maalesef, gişelerde hayat belirtisi bulunmuyor...

***

Bugün 10 Ocak Gazeteciler Günü ya… Beldi ondan bedava… Değil tabi…

İleride bekleyen ve bizim gibi Yusuf Ziya Yılmaz hakkında söylenen bir grup vatandaş var…

Kadınlı kızanlı gruptan fikir alalım dedik…

“Biz beyimizi gönderdik, aşağı mahallede bir market jeton satıyormuş, gideli yarım saat oldu ama hala dönmedi, meraktayız” dediler…

“Burada jeton satış gişesi var, hem de iki tane, burada niye satmıyorlar” deme gafletinde bulundum…

Allah"tan bayan sabırlıymış…

Bana Yusuf Ziya Yılmaz"ın adını verdi…

Anladım tabi… “Biz de yarım satir kendilerini anıyorduk” dedim…

***

Demek ki neymiş…

Öyle hısım akrabayı işe almakla olmuyormuş…

Elin gavuruna adı konulmayan hafif raylı sistem"i yaptırmak kolay…

Ama siz…

Bu sistemi kullanacak olan vatandaşa…

Jeton satmasını bile beceremiyorsunuz…

N"aber!.

***