Uzun zamandan beri aklımda olup da bir türlü yazamadığım konulardan biri de meslek odalarıdır. Bu odaların ne işe yaradıkları, ne yaptıkları hep aklımda soru işareti olarak durur. Vergi mükellefi olan şahıslar esnaf odalarına kayıt olmak zorundadırlar, şirket olarak ticaret yapan işletmeler ise Ticaret ve Sanayi Odalarına üye olmak zorundadırlar. Mimar, mühendis gibi teknik adam olanlar mesleklerinin gereği odalara, avukatlar ise barolara bağlı olmak zorundadırlar. Odalara bağlı olmaksızın iş hayatında olmak mümkün değil hatta bazen tek odaya bağlı olmak da yetmiyor, hem esnaf odasına hem de TSO ya bağlı olmak zorunda kaldığımız zamanlar da olmadı değil. Örneğin Ladik’te bulunan Tavuk çiftliklerimizi limited şirkete bağlı olarak kurduk ama ÇKS denilen çiftçi kayıt belgesi almak için ziraat odasına kayıt olma zorunluluğu var. Ben şirketim olamam dediğinizde ÇKS belgesi alamıyorsunuz. Kırsal kalkınma kurumu ÇKS almak zorundasınız deyince şirket olarak TSO’ya şirket müdürü de kişi olarak ilçe ziraat odasına kayıt olmak zorunda kaldık. Sizin anlayacağınız işiniz yoksa odalara aidat ödeyin.
Peki, bu odalar ne iş yapar derseniz; esnaf odaları esnafın alacağı kredilere Halkbank’tan aracılık etmenin dışında hiçbir işe yaradıklarını görmedim. Odalar olmasa da Halkbank direkt esnafla muhatap olsa daha rahat olacağı kanaatindeyim. TSO ne yapar derseniz; yaklaşık on beş yıldan beri TSO’ya üyeyiz, hatta birden fazla şirketle üye olduk. Şirket ana sözleşmelerinde faaliyet alanlarının değişikliği dışında aidat ödemekten başka bir işimiz olmadı TSO ile. Teknik odalar ne yaparlar derseniz; mimar mühendis odalarının kendi iştigal ettikleri işlerle ilgili çok bir şey yaptıklarını söyleyemem. Mimarlar Odası Başkanı İshak Memişoğlu zaman zaman kaçak yapılaşmalarla ilgili çok isabetli açıklamalar yapmakta. Teknik odaların siyasi içerikli açıklamaları fevkalade canımı sıktığını da belirtmekte yarar görmekteyim. Geçtiğimiz günlerde odaların görevleriyle ilgili yazdığımdan bu konuya girmek istemiyorum.
Gelelim baroların ne iş yaptıklarına; bildiğim kadarı ile barolar, hukuk fakültelerinden yeni mezun olan avukatlara stajlarını tamamladıktan sonra avukatlık belgesi verirler. Ben buna çok anlam verebilmiş de değilim. Adam yıllarca okuyup üniversite bitirecek, ardından bir avukatın yanında staj yapacak, ardından gidip baroya kaydolduktan sonra avukatlık bürosu açabilecek yoksa mümkün değil. Peki, eğitim fakültesini okuyup mezun olan bir vatandaş herhangi bir odaya kayıt yaptırmadan öğretmen olabiliyor da hukuk fakültesini okuyan bir vatandaş baroya kayıt yaptırmadan neden avukatlık bürosu açamıyor merak ediyorum. Bana kalsa ben meslek odalarının tamamını kapatırım. Hiçbirine gerek olmadığı kanatindeyim. Bu düşüncemden ötürü birilerinin tepki vereceğini biliyorum ama bu şahsi kanaatim ve kanaatimi açıklamak da hakkım. Bunu söylerken odalarla en ufak bir problemim olmadığını da belirtmek isterim ama bana göre odalar çok gereksiz kuruluşlar. Birilerinin geçim kaynağı olmanın dışında esnafa yük olmaktan başka bir iş yapmadıkları kanaatindeyim.
Gelelim hükümetin baro konusundaki çalışmalarına ve Samsun Baro Başkanının istifasına. Hükümetin bu konuda yaptığı çoklu baro çalışması üç beş şehirdeki baroların dışında kalan baroları bağlayacağını sanmıyorum. Neden bağlamaz derseniz; örneğin bildiğim kadarı ile Samsun’da baroya kayıtlı iki bin civarında avukat var. Bunlardan sadece bin beş yüz tanesi avukatlık yapıyor, kalanları farklı işlerle uğraşmaktalar. Hükümetin çıkarmak istediği kanunda iki bin tane avukat yeni baro kurabiliyor. Bu şartlarda Samsun’da ikinci baro kurulması mümkün gözükmüyor. Bu şartları taşıyacak iller Ankara, İstanbul, İzmir dışında bir iki il olacağı kanaatindeyim. Bunun için bu kadar tantana çıkarmanın da bir yararı olmadığı kanaatindeyim. Bir şehirde birden çok noter oluyor da baro olsa ne olur? Sırf ellerindeki gücü paylaşmak istemeyenlerin karşı çıkışı diye düşünmekteyim.
Samsun Barosu Başkanının istifasına gelince; bana göre üçüncü kez seçilmesi teamüllere uygun değildi ama oldu. Bu arkadaş AK Parti’den bir dönem İlkadım ve Büyükşehir Belediyeleri meclis üyeliği yaptı. Eşi AK Parti Kadın Kolları Başkanlığı yaptı, şimdi de Amasya’da noter olarak çalışmakta. Arkadaşımız son zamanlarda yaptığı açıklamalar nedeniyle ne AK Parti kanadını mutlu edebildi ne de karşısındaki güruhu memnun edebildi. Bir taraf ‘Senin siyasi görüşün belli neden böyle açıklamalar yapıyorsun?’ düşüncesinde oldu ve çok kızdı, diğer taraf ise ‘Bu işler öyle açıklamayla olmaz, çıkıp yürüyeceksin’ düşüncesiyle çok tepki gösterdi. İki tarafı da mutlu edemeyeceğini anlayan arkadaş istifa etti. Umarım bu kargaşa sona erer de herkes rahatlar diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.