Günlük yaşantı içinde bir çok olayla karşılaşır insanlar.
Bazıları beklediği ve tahmin ettiği, bazıları beklenmeyen ve hiç hesaba katılmayan olaylar olur bunlar.
Beklediklerine karşı ön direnç belli ölçüde oluşmuştur, tahmin ettikleri karşısında da fazla sarsılma geçirmez insan.
Ancak; tahmin edilmeyen, beklenmeyen olaylar karşısında beşer fıtrata sahip olan insan tepki gösterir. Bunun hayata yansıyan şekli "Öfke" olur.
Öfke; beşeri bir hâl ve fıtri bir tepkidir. Öfkelenmek; fizyolojik bir durum ve de ruhi bir duygu refleksidir.
Kur'an ve Hadis mesajları, öfkeye hakim olmak gerektiğini hatırlatır.
Öfkenin oluşmasına karşı tedbirler alınabilir Buna rağmen, fizyolojik bir etki ile öfke oluşabilir.
İlahi mesajlarla, öfkenin davranışa dönüşecek sonuçlarına karşı uyarılar yapılmıştır.
Öfkenin bizatihi kendisi bir imtihan unsurudur. Meydana gelen olay karşısında oluşan öfke, olumsuz bir davranışa dönüşmesi hâlinde uhrevi bir sonuç oluşturur.
Öfke nedeni olan olay, sabır ve şükürle karşılanırsa, kişinin manevi derecesine olumlu katkı sağlamış olur.
Öfke'ye hâkim olmak, İslami bir hassasiyettir.
Beklenen veya beklenmeyen, tahmin edilen veya edilmeyen her hangi bir olayla karşılaşmak, müslüman kişinin olumsuz davranış sergilemesine neden ol(a)maz.
Bu nedenle; öfke'ye hakim olmak gerektiği ilahi mesajlarla hatırlatılmıştır.
Yüce Kur'anda, insanın karşılaştığı her durumun, kendi eliyle yaptıklarının sonucu olduğu bilgisi verilmektedir.
Ortaya çıkan olumsuzluk, kişinin tasarrufunun sonucuysa, buna karşı öfkelenmek; efelenmek olur ki, akıllı insanın, hele de Müslümanın davranışı ol(a)maz.
Öfke nedeni olayda kişinin hiç bir tasarrufu yoksa, bu defa da kişi ilahi bir imtihanın muhatabı olmuştur ki, karşılığı sabır veya şükür olur.
Her hâlükârde, beşeri bir hâl olan öfkenin, olumsuz davranışa dönüşmesi makul görülmemektedir.
Zaman zaman "ben hâsabi adamım, canımı sıkma, canını yakarım" tarzında ve hafifliğindeki cümleler bile kast-ı aşan sözler olur.
İnsanlar arasındaki sorunlar, öfkenin söyleme veya eyleme dönüşmüş olmasının sonucudur.
Bu konudaki ilahi mesaja kulak verilmiş olsa, olayların tarafları birbirlerine teşekkür etme yarışına girerler.
Size birisi sataşırsa "Selâm" deyin geçin buyuran Yüce Allah; fesatların, fasıkların, cahillerin, hainlerin, zalimlerin tahrik edici ve öfkelenmeye sebep olacak yaklaşımlarına karşı, soğukkanlı olmayı ve muhatap olmamayı bildirmiştir.
İbadetlerin, illetlerine bakıldığında bu hakikat daha iyi anlaşılmaktadır.
Örneğin, oruç ibadeti esnasında, oruçluya birisi sataşırsa, oruçlunun ibadetin gereği olarak susması istenir.
Oruç ibadetinin ruhuna uygun davranmayanların tarifi yapılırken, aç susuz kalmalarına gerek olmadığı belirtilir.
Cemiyetin oluşmasını sağlayacak cemaat merkezli ibadetlerin va'z edilmiş olmasında, insanların birbirlerine karşı tahammülü esas kılınmıştır.
Camide namaz, bayram ve cuma namazları ile hac ve umre ibadeti öfkenin törpülenmesinde en etkili ibadetlerdir. Bu ibadetler öfke ile sonuçlandırılamayan ibadetlerdir aynı zamanda.
İmanın gücü, öfkenin sonucunu belirler. Amellerin kalibresi de imanın yansımasıdır.
Öyleyse, hiçbir olay ve konuyu, öfkenin olumsuz sonucuna dönüştürmemek lâzımdır.
Bu durumda alınacak tavır ve gösterilecek tepki kişinin imanının da derecesini ortaya koyar.
Öfke'ye mağlup olan, riyakârlık yapmış olur aynı zamanda. Böyle durumdaki kişi hem kendine, hem tarşısındakine, hem toplumuna, hem de değerlerine zarar vermiş olur.
Müslüman; öfke'ye mağlup değil galip, mahkûm değil hakim olur. En hür insan da, öfke'ye hakim olandır.
İslâm dini, insan için hür yaşamayı esas almıştır. Kur’an ve Peygamber mesajına kulak veren, her zaman ama her yerde hür'dür.
Öfke'ye hâkim olmak da, bu hürriyetin iliğidir, iksiridir.