Hz. Lokman Kur’anda ismi geçen ama Peygamber olup olmadığı hususunda kesinlik bulunmayan, çok bilge ve ahlaklı biri olarak tarihteki yerini alan bir kişidir. Biz Hz. Lokman’ın Peygamber olduğu kanaatini taşımaktayız. “Her ümmete bir Peygamber gönderdik” ilahi beyanı ve “Uyarıcı göndermediğimiz bir topluma azap etmeyiz” Kur’ani mesajından hareketle; Hz. Lokman’ın da bu kategoride olduğunu düşünmekteyiz. Zira; evrensel mesaja sahip Kur’anın müstakil bir konusu haline gelen ve ismi üzerinden kullarına ilahi mesajını ileten yüce Allah’ın bu kulu sıradan biri değildir.
Toplumsal ve ahlaki konularda temel İslami ilkeleri konu alan Hz. Lokmanın oğluna vasiyetleri; her toplumun ihtiyacı olan ve huzurlu yaşamın kodlarını oluşturmaktadır. Oğluna vasiyetini Peygamber ümmetine ilahi mesaja dönüştüren Yüce Alla’ın, Hz. Lokmanı kendi döneminde de o topluma Peygamber olarak görevlendirmiştir diye düşünmekteyiz. Kur’anı Kerimin 31. Suresine isminin verildiği bir kişi sıradan olamayacağı kanaatini taşımaktayız.
Hz. Lokman’ın oğluna vasiyeti olarak Lokman suresinin konusu olmuş ilkeler, insanlığın ihtiyacı olan ve Hz. Adem’den beri iyi insan olmanın özellikleri arasında sayılan temel kurallardır, ahlaki konu başlıklarıdır. Hz. Lokman oğluna vasiyetiyle bu ilkeleri sadece oğluna yaptığını düşünmüyoruz, O günün ümmetine; içinde bulunduğu milletin birbiriyle olan ilişkilerini ve Yaratana karşı sorumluluklarını da böylece hatırlatmıştır.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed s.a.v’in insanlığa sunduğu ve evrensel mesaj olan Kur’anın mesajları arasında Hz. Lokmanın oğluna vasiyetlerinin bulunması, bu vasiyet muhtevasının ilahi olduğu anlamına gelecektir. İlahi olan bu ilkeler; insanlık için uyulması gereken kurallar olması sebebiyle her insanı ilgilendirmektedir. Hz. Lokmanın oğluna vasiyetini aşan ve bu vasiyet üzerinden insanlığın ihtiyacı olan söz konusu kurallardan/ilkelerden her insan ve özelde her Müslüman hissesini almalıdır.
Lokman suresi 13-18.ayetlerde Yüce Allah c.c. Hz. Lokmanın’ın vasiyetini bildirmektedir. Bu mesajlarda; “…Oğlum, Allah’a ortak koşma. Muhakkak ki şirk büyük zulümdür. Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki Allah en gizli işleri bütün inceliği ile bilir, O her şeyden hakkıyla haberdardır. Oğlum, namazını dosdoğru kıl. İyiliği tavsiye et, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar uğrunda azim ve sebat edilmeye değer işlerdendir. Gururlanıp insanlardan yüz çevirme. Yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez” buyurulmaktadır.
Şirk; büyük bir zulümdür. Yaratılış fıtratına muhalefettir. İnsan özgürlüğünün teminatı; Allaha ortak koşmamaktır. Her işi ve en küçük şeyi Allah’ın bildiğinin idrakinde olmak; insana duruş sağlayacaktır ki, bu da insan için bulunmaz bir hazinedir. Her şeyden haberdar olan ve her şeye gücünün yettiği bilinen Yaratıcıyla insanın ilişki kurması öncelikle ve özellikle, namaz ibadetiyle olmaktadır.
Toplumsal ilişkilerin belirlenmesinde ve güzel bir toplumun oluşmasında iyiliğin belirtilip, kötülüklerin engellenmesi, kişisel zafiyetlerin bilinip, diğer insanların küçük görülmemesi, sıkıntılara karşı sabredilmesi gibi insan duruşunu ve onurunu koruyan davranışların tavsiye edilmesi; Hz. Lokmanın Kur’ana konu olan vasiyetlerindendir.