Samsun Atakum CHP ilçe yönetimi tarafından Omtel Otel'de düzenlenen yemekli toplantıya, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve CHP Parti Meclisi Üyesi Tuncay Özkan konuşmacı olarak katıldı. Konuşmasını kürsü yerine salonun her yerinde dolaşarak yapmayı tercih eden Tuncay Özkan, Ergenekon davasında nasıl yargılandığını ve tutuklu olduğu sürede yaşadıklarını anlatarak konuşmasına başladı. Herkesin adalet istediğini belirten Özkan, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası kendisini tutuklayan polislerin de tutuklanmasına sevinmediğini vurguladı. Özkan, şöyle konuştu:
Şimdi bana diyorlar ki 'Tuncay seni içeriye atan o polisler içeride, oh oldu değil mi? Hayır oh olmadı.' Niye olmadı anlatayım; bu ülkede yaşayan herkes için adalet isteyeceğiz. Adalet, sadece bizim ihtiyaç duyduğumuz bir şey değil. Adalet, iyiliğin ve vicdan sahibi olmanın temel kuralı, biz herkes için bize kötülük yapanlar için bile adalet isteyeceğiz. Onlar için bile özgürlük isteyeceğiz. İsteyeceğiz ki aramızdaki fark ortaya çıksın. Neden, çünkü biz iyiyiz, vicdan sahibiyiz. Türkiye'yi iyilik ve vicdan sahibi insanlarla birlikte yeniden yapacağız. Bizim bu ülkede yaşayan hiç kimseye karşı düşmanlığımız yoktur. Bizim ötekimiz yoktur. Biz hiç kimseyi ötekileştirmiyoruz. Herkes bizimle aynıdır. Ama iyi ile kötünün ortaya çıkması için herkesin gerçek adalet önünde hesap vermesi gerekir.
Biz ülkeyi hırsızlardan ve katillerden kurtaracağız diyen Tuncay Özkan, Bu düzende bizim neyimiz var. Bizim çocuklarımızı, yoldaşlarımızı öldürüyorlar. Özgürlük, adalet istedikleri için öldürüyorlar. Biz bunların hırsızlık ve katillikle donanmış düzenlerini yerle yeksan edeceğiz. Bunlardan geriye hiç bir şey kalmayacak. Biz ne getireceğiz, herkes için adalet getireceğiz. Yozlaşan, çürüyen her damara ulaşacağız, her noktaya gideceğiz. Onlara 'umut' anlatacağız. İçinizden 'Sen çok güzel konuşuyorsun ama benim umudum yok be Tuncaycığım' diyorsunuz. Anlatayım, bu Tuncay, elini iki yana açtığında, elinin duvarlara değdiği bir hücreden çıktı geldi. Hücrenin duvarında çiçek açtığını gördüm, bir inanılmaz sevindim. Bildiğiniz küf, çiçek açıyor. Böyle sarı beyaz arası bir çiçeği var. Üst katın kanalizasyon borusunu çıkartmışlar benim hücreye akıyor. Ayda 4 kez insan pisliği basıyor. Eğer ben umut doluysam, aranızda bir tek kişinin umudu yoksa, ben buradayım bana baksın 'umut benim adım' aranızda hala umutsuzum diyen var mı? Sarılalım onunla, yüreklerimizi şöyle karşılıklı bir değdirelim. Umudun olduğu yerde zafer kaçınılmazdır. Ama son sözü direnenler söyleyecek, teslim olanlar değil. dedi.
Bir diğer konuşmacı olan Aylin Nazlıaka ise hükümetin kadınlara yönelik politikasını ve bakanların kadınlara yönelik son zamanlarda yaptıkları açıklamaları eleştirdi. Bir bakanın kızı doktor olup bir hastanenin yöneticisiyken, diğer kadınlara evde oturmayı adeta öneriyor. diyen Nazlıaka, konuşmasını şöyle dürdürdü:
Öte yandan, hükümet çıkıp politikalarını açıklıyor. Bir çocuğa 300, iki çocuğa 400, üç çocuğa 600 TL vereceğiz diyerek, adeta kadını bir 'kuluçka makinesine' dönüştürmeye çalışıyor. İşte bu zihniyetler yüzünden kadınlar giderek evin içerisine hapsediliyor. Kadınların ne yiyeceği, giyeceği, hangi renk ruj süreceği, kaç çocuk doğuracağı ve o çocukları nasıl dünyaya getireceğine kadar dayatılan bir sistem kurulmaya çalışılıyor. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Kadınları evde konumlandırıyorlar dedik ya farklı bedenler tarafından sürekli üretiyorlar. Örneğin iş arayan bir kadınımız gidiyor Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na, 'iş istiyorum' deyince bakan kahkaha atarak 'Ne oldu evdeki işler yetmedi mi sana ha ha ha' diyor utanmadan. Sonra arkasından bir başka bakan çıkıyor; 'Kriz çıktı, işsizlik arttı çünkü kadınlarımız iş aramaya başladı' diyor. Arkasından bir başka bakan çıkıyor; 'Kriz bitti artık kadınlarımız eve dönebilir' diyor.
Ali Babacan ve Mehmet Şimşek'ten bahsediyorum. Yani onların bütün zihinsel kodları kadını evde konumlandıran ve çocuk bakımı ile yaşlı bakımıyla sınırlandıran bir zihniyetten ibaret maalesef. Ama bizler burada bulunan yürekli kadınlar ve ülkemin aydınlık yüzlü erkekleriyle birlikte onlara eşit yurttaşlık hakkı içerisinde olduğumuzu bir kez daha hissettireceğiz. Çünkü buradaki kadın arkadaşlarım adına söylüyorum, bu ülkedeki kadınların yüreği var, emeği var, sözü var, gücü de olacak değerli arkadaşlar. CİHAN