OKUR YAZAR
Bir Ankara seyahatimde, İletişim Yayınları'ndan aldığım kitapları güzel bir torbaya koydular; kese kâğıdı gibi bir şey Tüm evi yıktım, döktüm bulamadım. Üstündeki yazı, hatrımda kaldığı kadarıyla şöyleydi: (Kitap) okumak iptilâdır, müptelâlara selâm olsun.Bir dahaki gidişimde, ona benzemeyen naylon bir kaba koydular kitapları. Dili eski diye tepki almış
Okumak, zamanla, nedir niyedir bilemediğiniz bir hal alıyor. Ve kendimden biliyorum, ne kadar alışkın olursanız olun, okumaya ara verince bir şey olmuyor yani. Hatta, okumadığınızda daha rahat yazıyorsunuz; ahkam kesiyorsunuz. PKK dağdan kuş gibi iniyor yazılarınızda mesela. Ya da ülke sorunlarını, çözemediğiniz ev sorunlarınızdan daha kolay çözüveriyorsunuz. Evde çoluk çocukla iletişim kuramazken, dış politikamızı şıppadanak hallediveriyorsunuz. Basit bir ev,emlak vergisini dosdoğru ödeyebilmek iki gününü alırken, tutup başkentteki devlet binasının emlak,ruhsat işlerini falan... Okumamak da işe yarar yani...
Yazdığını bildiğim arkadaşlar var. Yolun başında bile değiller henüz. Çiçekleri klavyelerinde daha. Fakat bir diller, bir sert havalar. Gençliğin verdiği güzellik işte Hangimiz öyle değildik ki? Belki tek fark, bizler okurduk; yazmak aklımıza pek de gelmezdi. Okunacak, bilinecek ne çok şey vardı? İtiraf edelim, yanlı okurduk ama yüreğimizin genişleyeceği belliydi. Taraflı da okusak, kitaplar bizi farklı sahillere sürükleyecekti. Bunlar okumaz-yazar; bizler okur-yazar olduk en azından
Ülkesinin değerlerini bilmeli bence insan. Nazım'ı da tanımalı N. Fazıl'ı da. Tamam, varsın birinden birini sevsin fakat tanısın Ya tamam, yanlı tanısın, ona da razı olalım. Sol görüşlü olduğunu deklare eden biri Haydar Ergülen'i, Ahmet Telli'yi bari tanısın;sağcıyım diyen Nurettin Topcu adını bari duymuş olsun... İslamcı olduğu iddiasındaki biri, Ercümend Özkan kim yav, aymazlığını göstermesin.
Kitapçıları gezip, sadece kitap kapaklarına baksa yeterli. Ve bunu sürdürse, epeyce yazar tanır insan. Eh, merak edip bir kaçını da okursa Zaten asla dayanamaz sonra. Lezzetli bir yemekten, bir lokma almak gibidir. Hani bir lokma daha alayım son, diye diye tüm tabağı süpürürüz ya bazen Bir mübarek meyveyi dişlemek, ilk güzel hatayı işlemek gibi; hatta bazen vuslat gibi, kanılamayan, bir daha olsa denilen
Zira, okumak iptilâdır/alışkanlıktır ve hayat selâmlar müptelâları/alışkınları