OKUYAN HOCA’YI DİNLERKEN

Adnan Bahadır

OKUYAN HOCA’YI DİNLERKEN
Ramazan münasebetiyle, neredeyse tüm televizyon kanalları iftar ve sahur programları yapmaktadır. Doğrusunu ararsanız programların tamamı kaliteli programlar, bundan on beş yıl önceki Ramazanlarda yayınlanan programlar ile şimdiki programlara bakıldığında, ülkenin nereden nereye geldiğini bir kez daha görme fırsatı bulmuş oluyoruz. Demek ki siyasi iradenin duruşu, ülkenin her kurumuna ciddi anlamda etki etmiş; bu durum şahsen beni fazlası ile mutlu ediyor. Eskiden aile boyu televizyon seyretmek mümkün değildi ama şimdi öyle mi?  Hamdolsun, o kadar güzel diziler hazırlanmış ki oturun ailenizle birlikte keyifle seyredin. Ramazan olması hasebiyle akşamları genellikle iftar ve sahur programlarını seyretmeye çalışıyorum. Sadece tek kanala bağlı kalmayıp bir çok kanalı izlemeyi tercih ediyorum. Cumayı cumartesine bağlayan gece, TRT 1 de Mehmet Okuyan Hoca ile Yıldız Teknik Üniversitesinden bir prof.un programı vardı, program yaklaşık iki sat sürdü
İki saatin yaklaşık bir buçuk saatini Okuyan Hoca konuştu, konuşma aralarında da sunucu bayan maile gelen soruları sordu, Okuyan Hoca da açık yüreklilikle cevapladı.
Okuyan Hoca ile ilgili, piyasada en çok eleştiri konusu yapılan hususların başında kabir azabı konusu olduğu bir çoğumuz tarafından çok iyi bilinmekte. Ben de zaman zaman, bu konuyla ilgili kafama soru işaretleri takılıp Okuyan Hoca’ya sorardım. Ancak bu programda Okuyan Hoca o kadar açık ne net bir anlatımla izah etti ki anlamamak için ya art niyetli olmak lazım ya da dinlememiş olmak lazım. Okuyan Hoca’nın, kabir azabıyla ilgili net bir duruşu var. Diyor ki, insanoğlu dünyada yaptığı iyiliğin de kötülüğün de karşılığını hesap gününde vereceği muhakkak, ona hiç kimsenin bir şey söylemesi mümkün değil; zira bu konudaki Ayet-i kerimeler açık ve net. Ancak insan öldüğünde, yüce Allah, ruhunu yanına alır, kıyamet gününe kadar Ruh Allah'ın yanında kalır. Kıyamet günü hesaplaşma yapılıp hesabını gördükten sonra ya Cennete girer veya Cehennem’e. Bu bir düşüncedir, böyle düşünen bir insanı suçlama hakkına hiç kimse sahip değildir ama bu düşünceye inanmak zorunda da  değildir. Zaten söyleşideki bayan sunucu veya moderatör, ne derseniz deyin, ben ikna olmadım, deyince Okuyan Hoca bir şey demedi.
Benim, İslami konularda bilgi sunan âlimlerle ilgili bir kanaatim var, nedir o kanaat derseniz, yaptığı işlerden yani İslam adına veya Allah adına yaptığı konuşmalardan, programlardan para almayan insanlar benim için makbul olan ve dediklerine inanılması gereken insanlardır. Neden böyle düşünüyorsun derseniz, gerek yüce Kitabımızda Yasin süresindeki “ ittebiü men la yes’elüküm ecren ve hüm muhtedün” emri ilahinin gereği olan, sizlerden en ufak bir ücret istemeden Allah’a davet edenlere tabi olunuz Ayet-i celilesi, gerek Efendimizin her tebliğinden sonra topluma bu tür hatırlatmalarda bulunması, gerekse Üstad Bediüzzaman’ın külliyatında belirttiği üzere, tebliğcilerin yaptıkları iş karşılığında en ufak bir dünya nimeti talep etmemeleri gerektiği kanaatindeyim. Çıkıp televizyon televizyon gezip, reyting rekorları kırıp, karşılığında yüksek meblağlar alan insanlara asla itibar etmiyorum. Yaptığı işi sadece ve sadece Allahın rızasını tahsil etmek için yapanlar, benim takdir ettiğim ve güvendiğim insanlardır.
Bu minvalde benim tanıdığım insanlar içerisinde yaptığı televizyon programlarından ve konferanslarından tek bir kuruş ücret almayan kişiler içersinde Mehmet Okuyan Hoca’nın olduğunu çok iyi biliyorum. Hatta bildiğim kadarı ile birçok TV kanalı yüksek meblağlar teklif etmesine rağmen, Okuyan Hoca, asla kabul etmemiştir. İkinci ölçüm ise konuşan insanların mesnetli konuşmalarıdır. Yani konuşurken, ya Ayet-i kerimeleri veya sağlam Hadis-i şerifleri kaynak göstermeleri halinde itibar ediyorum. Aksi halde asla itibar etmiyorum. İslami literatürde âlim olarak adlandırdığımız insanların söylemlerinin toplum üzerinde etkili olmalarına gelince, burada da en önemli ölçü konuşan insanların konuştukları ile yaşamlarının örtüşmesidir. Zira yüce rabbimiz Kura’n-ı kerim’de “ Yapmadığınız şeyleri neden konuşuyorsunuz” buyurmaktadır; o nedenledir ki Allah’ın dinini anlatan insanların toplum üzerinde etkili olmalarının temel ölçüsü anlattıklarını önce nefislerinde, ardından ailelerinde, ardından da oturup kalktıkları insanlarda uygulamadıkları sürece onlara kimse itibar etmez. Sözlerime son verirken, konuşurken ve yaşarken aynı şeyleri yapan ve İslam’ın temel kurallarından ayrılmayan kullar olmamız temennisiyle selam ve sevgiler. 
Kalın sağlıcakla

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.