Liderlik çok farklı bir meziyettir. Okumayla, öğrenmeyle, eğitimle lider olunmaz. Okumak, kişiyi malumat sahibi yapar ama lider yapmaz. Liderlik Allah’ın insanlara verdiği bir lütuftur. Vefalı olmak liderlerin en önemli hasletlerinden biridir. Atatürk döneminden başlayarak günümüze kadar geldiğimizde liderlerin yanlarındaki kişileri harcamamak için her şeyi göze aldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Atatürk, İsmet İnönü’den her şeye rağmen vaz geçmedi. On beş yıllık TBMM başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde İnönü’den vaz geçmemiş, son bir yıllık süreçte Celal Bayar’ı başbakanlık koltuğuna oturtmuştu. Ancak yollarını ayırdığı Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele gibi isimler de yok değildi. İsmet İnönü, 1939-1950 yılları arasında on iki yıla yakın Cumhurbaşkanlığı makamında oturmuş, neredeyse her yıl bir başbakan değiştirmiş, yetmişli yılların başında da genel başkanlık koltuğunu kongreyi kaybederek Bülent Ecevit’e terk etmek zorunda kalmıştı.
Süleyman Demirel ile merhum Erbakan Hoca en vefakâr liderlerdi diyebiliriz. Çocukluğumdan itibaren Demirel’in yakınında bulunan isimlerin hiç değişmediğini gördüm. Hüsamettin Cindoruk, İsmet Sezgin, Necmettin Cevheri, Münif İslamoğlu bunlardan birkaçı idi. Aynı şekilde Merhum Erbakan Hocanın da tüm tepkilere rağmen yanından ayırmadığı Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Rıza Ulucak, Fehim Adak, Hasan Aksay gibi isimler ölümlerine dek hocayla siyasette beraber olan isimlerdi. Hocanın en yakınında olan bu isimler içerisinden en çok tepki duyulanların başında Oğuzhan Asiltürk ile Şevket Kazan vardı. Bu iki isim teşkilatlarda sevilmeyen, dediğim dedik, astığım astık rollerindeki isimlerdi. Merhum Erbakan Hocaya bu isimlerin uzaklaştırılması yönünde o kadar çok baskılar gelmiştir ki anlatamam ama hoca hiçbirine en ufak bir taviz vermeksizin yanında tutmuştu.
Önceki gün vefat eden Oğuzhan Asiltürk, milli görüş davasının gelenekçi kanadının lideri sayılabilecek bir isimdi. Fazilet Partisi bölünüp gelenekçi ve yenilikçi kanatlar ortaya çıktığında yenilikçilerin ateş püskürdüğü isimlerin başındaydı. Aynı şekilde yenilikçilere hain diyen kişilerin başında da Oğuzhan Asiltürk vardı. Bazı kesimler o kadar ileriye gidiyordu ki ona derin devletin adamı, işbirlikçi, davanın gizli haini yakıştırmaları dahi yapmaktaydılar. Kardeşi yüksek rütbeli asker olduğundan onu da kullanıp Oğuzhan Asiltürk’ün rejimin adamı olduğunu söyleyenler yok değildi. Erbakan Hocanın ölümünden sonra Saadet Partisinde yüksek istişare kurulu başkanlığı diye bir makam ihdas edilip Oğuzhan Asiltürk’ü de bu kurula başkan yaptılar. Ancak merhum Erbakan Hocanın oğlu Fatih Erbakan ile Oğuzhan Asiltürk’ün yolları hiç buluşmadı. Gerek Fatih Erbakan’ın kurduğu Erbakan Vakfına gerekse daha sonra kuruduğu Yeniden Refah Partisine Asiltürk hiç sıcak bakmadı. Bildiğim kadarı ile Fatih Erbakan da Asiltürk’ün cenaze merasimine katılmadı. Cenaze günü Güneydoğu’da bir dizi ziyaret programları vardı.
Ömrünün yarıdan fazlasında milli görüş davasında bulunmuş bir kişi olarak ben de merhum Oğuzhan Asiltürk’ü hiç sevemedim. Bana çok itici bir tip gibi geldi. Refah Partisinde görev yaptığımız yıllarda kendisi ile pek çok defa bir araya gelme fırsatımız olmuştu, hiç ısınamamıştım kendisine. Yenilikçi hareketin ortaya çıkmaya başladığı 1995’li yıllardan itibaren bu hareketin karşısında olan Oğuzhan Asiltürk’e o günlerde denilenleri çok iyi bilen bir kişi olarak şimdi onunla ilgili konuşulanları duyunca bu kadar da olmamalı demekten kendimi alamıyorum. Kültürümüzde ölülerimizi hayırla yâd etmek var eyvallah ama bunun hayırla yâd etmenin ötesinde bir şey olduğunu düşünmekteyim. Bunun adını ben koymak istemiyorum ama sizin ne düşündüğünüzü de anladığımı zannediyorum. Daha düne kadar adamın aleyhinde demediklerini bırakmayanlar şimdi yere göğe sığdıramayınca ben bunlara diyecek hiçbir şey bulamadım.
Hayat çok uzun değil. Elbette geçmişte yaptığımız hatalardan pişman olup Rabbimizden af dileyeceğiz ancak bunu Allah rızası için yapacağız, dünyevi beklentilerimiz olmayacak. Üç kuruşluk dünya menfaati için dün söylediğimizi bugün inkâr edercesine insanların yüzüne baka baka tam tersini söylersek buna değil başkalarının kendimizin dahi inanmayacağımızı unutmayalım. Rabbim doğruluktan, sadakatten ve dürüstlükten ayırmasın diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.