Başlık çarpıcı gibi görülse de, toplumsal bakışı ve bu bakışı ifade eden anlayışı belirtmek bakımından halk arasında kullanılan bir deyimdir. Koronavirüslü geçen son iki yıl içerisinde bu deyim çokça duyulmuş ve bir çok kimse tarafından kullanıldığı görülmüştür. Pandemi dönemini sıradan bir grip gibi geçirenler olduğu gibi daha ağır ve bazıları da yoğun bakımda geçirmiştir. Yoğun bakım süreci kısa ve uzun sürenler olmuş, çok zor iyileşenler görüldüğü gibi bir kısım hastalar da virüs nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Tam da bu süreçler yaşanırken çoğu insandan ve çoğu kere “Ölümü atlattı, ölüme kafa tuttu, bu defa ölümü yendi” gibi kavramların kullanıldığına şahit olunmuştur.
Ölüm; zamanını ve yerini Yüce Allah’ın tayin ve takdir ettiği bir hakikattir. Muhkem kaleler içinde bile olsanız ölüm sizi yakalar ilahi mesajı bu hakikati anlatmak için yetecektir. Hastalık esnasında yapılan tüm müdahaleler ölümü engellemek için değil, hastalığı rahat geçirmek, hastalıktan erken kurtulmak ve diğer insanlara bulaşmasını engellemek içindir. Allah tarafından insan yaşamı için ortaya konmuş fıtri bir süreç vardır. Bu süreç; doğup, büyüyüp, yaşlanıp, ölümle sonuçlanır. Bu normal süreçtir. Bunun yanında hikmeti bilinmeyen bir şekilde, çocukken ölen, gençliğinde vefat eden, aniden giden vsg. bir çok ölüm çeşitleri ve zamanlaması da söz konusudur. Bunların tamamı insan iradesinin dışında ve üzerinde, her birisi ilahi iradenin takdirinin sonucu ortaya çıkan gerçeklerdir.
Esasen, hastalığa bile kafa tutmak tabiri kullanılamaz. Zira hastalık da insanlar için bir imtihan vesilesidir. Ancak, “tedavi olunuz ki şifa bulasınız” Peygamberi tavsiyeden hareketle, hastalıklara karşı çare aramak, takviye yöntemlerle vücudun dengesini sağlamaya çalışmak, sorun olan konularda ilaçlarla tedavi olmak; Peygamberi bir yöntemdir. Bu nedenle de, hastalıklarla mücadele etmek, diğer bir ifadeyle hastalıklara karşı tedavi yöntemleri geliştirmek sünnettir. Her hastalığın bir sebebi, olduğu gibi, ölümün de sebepleri vardır. Hastalığın sebepleri ortadan kalktığında hastalık da ortadan kalkabilecek ama ölümün nedenlerini ortadan kaldırıldığında ölümün engellenmesi söz konusu olamayacaktır. İkisi arasındaki fark da budur.
Ölümlerin sebepleri bir bir sıralanabilir, bu sebeplerin her hangi birisi bir insan için ölüme neden olabildiği gibi çok daha ağır bir sebep bir başkasının ölümüne neden olmayabilir, bunun örnekleri çokça görülmektedir. Bu nedenle de, yazımıza başlık yaptığımız kavram insanlar tarafından zaman zaman kullanılmaktadır. “Ölüme Kafa Tuttu, Ölümü Yendi, Bu Defa da Atlattı, Direnci Yüksek Olduğu İçin Kurtuldu” gibi kavramlarla, ölmemeyi izah etmek son derece yanlıştır. Elbette bunu ifade ederken hiçbir Müslüman Allah’ın takdirine karşı gelindiğini ima etmiş olmaz, kişinin ölmemesini anlatırken bu kavramı kullanmış olurlar. Ancak, böyle bile olsa bu kavram itikadi açıdan da sorunlu bir sonuç doğurmaktadır.
“Ecel” kavramını kullanmak ve insan için takdir edilen ömrün sonunu tarif ederken bu kavram üzerinden bir tarif yapmak; hem insanın psikolojik olarak rahat etmesine, hem de itikadi açıdan sorunlu sonuçların oluşmasına engel olacaktır. Ölüme kafa tutulmaz, ölüm engellenemez, ölümü tehir etmek mümkün değildir. İnsanın eceli geldiğinde, yani kendisi için Yaratan tarafından takdir edilen ömür bittiğinde -ki ona ecel denir- kişi ruhunu teslim edecektir. Bu en bilinen, doğarken de tek bilinen bir gerçektir, hakikattir ve olgudur. O nedenle de ölen kişi için; “şöyle yapılsaydı, böyle bir metot takip edilseydi, şu doktora görünseydi, şuradan geçmeseydi, buraya uğramasaydı bunlar olmazdı” gibi değerlendirmeler yapmak son derece yanlıştır. Ömür bitmişse, bir sebeple veya hiç sebepsiz ruh teslim edilecektir.