Peygamberler tarihinde , Hz. Musa (A.S.) dan sonra, 10 sırada yer alan ÜZEYİR Aleyhisselam, Hazreti Harun Peygamber soyundandır, Peygamber olup olmadığı tartışmalıdır ! Kur’an-ı Kerim de adı geçen beni İsrail kavminde zuhur eden peygamberlerden biridir. Küdüs şehrinde yaşadığı, Ölüp-Dirilme konusundaki aklına gelen süphe üzerine, canının alındığı, 100 senelik bir zamandan sonra, yeniden diriltildiği mucizesi ile görülürken, bu husustan dolayı, Yahudilerin Hz. İsa’dan evvel, Üzeyir (a.s.) ma, Allah’ın oğlu iftirasını atarak, Mucize içindeki bir oluşumu, küfürlerine alet etmişlerdir.
Üzeyir (a.s.) Küdüs şehrinde ikamet eden, varlıklı bir ailenin gençlerinden biri idi, Şehirdeki evlerinin yanı sıra, Şehir dışında tarla ve arazileri olan bir aileye mensuptu. Hikmet sahibi, salih bir kişiydi. Bir gün kendine ait araziye gitmişti. dönerken kuşluk vakti, kendisine bir hararet geldi. Merkebi üzerinde iken, harab bir yere girdi, merkebinen indi yanında birinde incir, diğerinde üzüm bulunan iki sepet vardı. O harabe yerin gölgesine yerleşti.
Yanında bulunan tasını çıkarttı. Üzümlerden bir kısmını tasa sıktı, sonra heybesinde bulunan kuru bir ekmeği çıkartarak, o çanaktaki üzüm suyuna batırıp ıslatarak yemeye başladı. Bu arada arka üstü yatarak, ayaklarını yıkık duvara dayadı ve evin kısmen yıkılmış tavanlarına baktı.
Tavanlar çökmüş, duvarlar yıkılmış,oturanların helak olmuş olduğunu, hatta çürümüş kemikleri görünce. . . “Ölümden sonra, Allah-u Tealâ buranın halkını nasıl diriltecek” dedi. Allah’ü Tealâ’nın onları dirilteceğinden süphe etmedi. Lâkin taaccüb ederek (şaşarak) böyle söyledi. O anda Allah’u Tealâ ölüm meleğini göndererek onun ruhunu aldı ve onu orada yüz sene ölü olarak bıraktı.
Bu arada Beni İsrail’de birçok hadiseler zuhur etti. Küdüs Keldanilerin istilasına uğramış, Tevrat istilacılarca toplatılıp imha edilmişti. Ailesi Üzeyiri aramış, ancak ne dirisini, ne de ölüsünü bulamamışlardı.
Yüz sene geçince, Allah’u Tealâ Üzeyir (a.s.) a bir melek göndererek evvelâ kalbini, sonra da Allah’u Tealâ’nın ölüleri nasıl dirilteceğini görerek anlayabilmesi için, iki gözünü yarattı.
Böylece bakıp gördüğü halde, diğer azalarının terkib etti. (birleştirdi) sonra kemiklerine et,deri ve tüy giydirdi. Daha sonra da onu ruh verdi. Kendisi bütün bu oluşumu görüp anlamaktaydı, böylece kalktı oturdu, O zaman melek ona “Ne kadar durdun” dedi.
O da “Bir gün durdum” dedi. Çünkü o gündüzün evvelinde kuşluk vakti uyumuş, gündüzün sonunda da güneş batmadan diriltilmişti. Bundan dolayı, veyahut “Bir günden az bir gün tamamlanmadı” dedi,
O zaman melek kendisine, “Hayır ! yüz sene durdun, yiyeceğine, içeceğine bak. O da kuru ekmekle, çanağa sıktığı üzüm suyuna bakınca, onların aynen durdugunu gördü. Ne üzüm suyu,ne de kuru ekmek hiç değişmemiş ve bozulmamıştı, İncir ve üzüm de taptaze duruyorlardı, hiç bozulmamışlardı. O sanki içinden bunu inkâr edecek oldu ki, melek kendisine:”Dediklerimi Kabul etmedinse, merkebine bak” dedi.
Devamı yarın…