İnsanlarla olan ilişkilerde görünüş, görüntü, söz, uslüp ve yaklaşım çok önemlidir. Bunlar ilişkinin sonucunu da belirler. Dışardan bakıldığında ortaya çıkan intiba her zaman doğru olmayabilir. Muhatap olunan kişi hakkındaki kanaatten haraketle; eşi, işi, aşı ve ailesi hakkında da aynı kanaate sahip olmak çoğu kere isabetli çıkmayabilir. Peşin hükümlü olmamak ve kişiden hareketle etrafını değerlendirmemek gerekir. Elbette, aile ve çevre kişi hakkında bir kanaat oluşmasını sağlayabilir ama bunun mutlaka test edilmesi lâzım gelir. "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" ata sözü çevrenin önemini anlatmak içindir. Bu ata sözünden hareketle kişiye bakıp çevresi hakkında, çevreye bakıp kişi hakkında net ve kesin bir hüküm sahibi olmak yanıltıcıdır ve doğru da değildir.
"Evliyadan eşkiya, eşkiyadan evliya çıkar" tekerlemesi de tecrübe sonucu söylenmiştir. "Veliden deli, deliden veli doğar" sözü de yine tecrübenin ürünü ortaya çıkan toplumsal kabullerdendir. Peygamberlerin hayatında bu husus çok daha belirgin olarak görülmektedir. Peygamber olan Hz. Nuh'un eşi ve oğlu inkarcıdır. Kavmi belâ ve müsibetle cezalandırılan Lüt peygamberin de eşi haindir. Diğer taraftan Hz. Musa'ya zulmeden firavunun karısı Cennet hatunu Hz. Asiye annemizdir. Hz. İbrahimin babası Nemrutun hizmetçisidir. Peygamberimizin amcalarının da Peygamberimizin yanında saf tutanı olduğu gibi, karşısında olup zulüm yapanları da olmuştur.
Veda haccı esnasında yaşanan olaylardan bir tanesi de konumuza ışık tutmaktadır. "Veda haccında yüz binin üzerinde kişiye hitap eden peygamber efendimizin sesi her tarafa ulaşmıyordu. Bunun için sesi gür olan Rebia b. Ümeyye b. Halef isimli sahabe geldi. Sesi gürdü ve peygamber efendimizin sesini, sesin ulaşmadığı yerlere ulaştırıyordu. Rebia isimli bu sahabe Ümeyye b. Halefin oğluydu. ÜMEYYE ise ölünceye kadar İslam'a, müslümanlara karşı olan, müslümanlara işkence eden biriydi. Babası, İslam'ın ve peygamberin sesini kısmak için uğraşmıştı. Ama Allah'ın takdiri ise onun oğlunun sesiyle İslam'ın ve peygamberin sesini gür çıkarmaktı."
Uhud savaşında şehit olan genç delikanlı "Hanzele"nin babası Âmir'de müşrikler safında olup, oğlu ile karşılıklı savaşmıştır. Hudeybiye anlaşmasını müşriklerin temsilcisi olarak yapan Süheyl'in oğlu Ebu Cendel genç Müslümanlardandır. Uhud'da şehit olan ve fiziken Peygaberimize çok benzeyen Mus'ab b.Ümeyr'in ailesi de müşriklerdendir. İnsanlık, Peygamberler ve İslâm tarihinden bunların örneklerini çoğaltmak mümkündür. Günümüz tarihinde, hatta birebir günlük yaşantımızda her birimiz benzer örneklere mutlak şahit olmaktayız. İradesinde serbest bırakılan ama sorumlulukları da Yaratan tarafından vahiyle bildirilip, elçileriyle gösterilen insanlar; her bir söz ve davranışlarıyla ilahi imtihana tâbi tutulmaktadırlar. Herkes kendi sorumluluğunun dünyevi ve,uhrevi bedeliyle karışlaşacaktır.
İnsanlar arasında, kişilerin ailesine bakarak kendisinin veya kişiye bakarak ailesinin değerlendirildiği ve bu değerlendirmeye göre de tavır geliştirildiği görülmektedir. Böyle bir yaklaşım doğru değildir. "Size bir fasık haber getirdiğinde araştırın, zira pişman olacağınız işler yaparsınız" manasına gelecek ilahi mesajla Yüce Allah hucurat süresinde özelde Müminleri, genelde tüm insanları uyarmaktadır. Görünüşe bakarak aldanmamak lazımdır. Birisiyle ilgili kanaate ulaşılacaksa mutlaka iyi araştırma yapılmalı, duygusal yaklaşımlarla hiç kimse hakkında ön yargıdan haraketle bir kanaat oluşturulmamalıdır. Özellikle, din adamları ve ilahiyatçılar; bu konuda çok daha titizlik göstermelidir.