Yılmaz, Habertürk ve BloombergHT ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Orta Vadeli Program'ın (OVP) toplumun hemen tüm kesimleriyle istişare edilerek hazırlandığını belirten Yılmaz, OVP döneminde depremlerin yaralarını sarmayı, enflasyonu kademeli bir şekilde tek haneye düşürmeyi, bunları yaparken istihdam ve büyümeyi olabildiğince korumayı ve sürdürülebilir sosyal refah ile sosyal adaleti güçlendirip, oluşturulan refahı toplumun bütün kesimlerine yaygınlaştırmayı hedeflediklerini söyledi. Yılmaz, bu dört amaca, para, maliye politikaları ve yapısal reformlarla ulaşmayı öngördüklerini anlatarak, OVP'yi bir takvim içinde, iyi bir sıralamayla gerçekleştireceklerini, OVP'nin içeri ve dışarıda bir güven unsuru oluşturduğunu ifade etti. OVP ile cari açığı azaltmayı öngördüklerini dile getiren Yılmaz, programın sonunda cari açığın yüzde 2'lere düşmesini beklediklerini belirterek, şöyle konuştu: "Bu ne demek? Dış kaynağa yine ihtiyacımız belli bir miktar olacak demek. Ama önemli olan bunu sağlam, sağlıklı kaynaklardan, uzun vadeli kaynaklardan elde etmek. Bunu da programla güven veren bir çerçeveyle sağlamak durumundayız. Türkiye bunu yaptı. Geçmişte 20 milyar dolarların üzerinde yıllık sermaye girişi oluyordu. Bir taraftan da uzun vadeli portföy yatırımları Türkiye için yine önemli kalkınmanın finansmanında. Bunların önümüzdeki dönemde rahatlıkla yapılabileceğine inanıyoruz. Bu sadece cari açığımızı finanse etmekle kalmayacak. Rezervlerimizde de artış getirecek. Nitekim son üç ayda rezervlerimizde 22 milyar dolar civarında bir artış oldu. Cari açığımız olduğu halde. Bu şu anlama geliyor. İşte bir sermaye girişi var veya sistemin dışında olan bazı kaynaklar, seçim sonrası güven ortamında, belirsizliklerin azaldığı bir ortamda sisteme, finansal sisteme girmiş oluyorlar. Dolayısıyla şu anda Merkez Bankamız biliyorsunuz 120 milyar doları aştı toplam brüt rezervleri. Net olarak da baktığınızda 22 milyar dolar sadece son üç ayda rezerv artışı oldu." Ülkenin yatırım potansiyellerinin tanıtılmasıyla bunun daha fazla geliştirilebileceğine işaret eden Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde, seçimlerini yaşamış, siyasi belirsizliklerini ortadan kaldırmış, teknik anlamda öngörülebilirliğini de Orta Vadeli Program'da sağlamış bir ülke olarak, iyi bir tanıtımla çok ciddi anlamda bir yatırım cezbedebileceğimize inanıyorum. Dünyanın hali de ortada. Mukayese edebileceğiniz başka ülkelere göre Türkiye çok daha iyi fırsatlar, imkanlar sunuyor." diye konuştu. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu'nda (YOİKK), kamu ve özel sektörün temsilcileriyle çok faydalı bir toplantı yaptıklarını aktaran Yılmaz, eylül ayı sonuna kadar bunu bir eylem planına dönüştüreceklerini ve yatırım ortamını iyileştirmeye dönük kanuni düzenlenmeleri içeren bir paketi de düşündüklerini kaydetti. "Büyümeden taviz vermeden enflasyonu nasıl düşüreceksiniz?" sorusuna Yılmaz, şu yanıtı verdi: "Özellikle 2002 sonrası biz bunu yaşadık. Güven veren sağlıklı bir ortam oluşturduğunuz zaman hem enflasyonu düşürmeniz hem de büyümeyi sürdürmeniz mümkün. Bunu tarihte yaptık biz, ikisi aynı anda iyileşebiliyor. Ders kitaplarında yazan her zaman olmuyor yani. Farklı unsurlarla iki şeyi aynı anda iyileştirme pratikte mümkün. Birincisi bu. İkincisi, büyümenin kompozisyonu çok önemli. Tüketim ağırlıklı bir büyüme yaparsınız. Bu enflasyonist bir büyüme olur.. Kompozisyonunu değiştirirsiniz. Arz, yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı, dış talebe daha fazla önem veren bir kompozisyonda yaparsınız büyümeyi. O zaman büyüme enflasyonla dediğiniz kadar çelişmez. Tam aksine belli konularda arz açığınızı gidererek, enflasyona olumlu katkısı bile olabilir. Dolayısıyla büyümenin kompozisyonu çok önemli. Sadece düzeyi değil içeriği, bileşenleri çok önemli. Bizim Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz daha dengeli bir tüketim gidişatı ama üretime, yatırıma, ihracata daha fazla ağırlık veren bir büyüme."