Banklarda oturan ve koyu muhabbete dalmış insanların ne konuştuklarını merak ettiniz mi? hiç. Eğer ettiyseniz haberimizi okumanızda fayda var.
Merhaba, doğanın bütün olgularını kabul edip sindirenler... Merhaba, bugün neyi daha güzel yapabilirim diye güne başlayanlar...Merhaba, bütün canlıları olduğu gibi sevebilenler...Merhaba, asıl güzelliğin bedende değil ruhta olduğunu fark edenler...Merhaba, mutluluğun, bizde olmayanı elde etmekten değil, elimizdekinin kıymetini bildiğimizde geldiğini bilenler... Hayatı geçiştirmek, hadi bugün de geçti bitti demek marifetmiş gibi övünürüz arada bir, halbuki ne kadar yaşayacağımızın garantisi yoktur, marifet dediğimiz hünerimiz geçiştirdiğimiz zamanı belli olmayan bu süreçtir.. Bu süreç dibe vurduğunda, acele acele koşturmanın koca hayatı üç beş güne, birkaç aya, veya en kötüsü üç, beş nefese sığdırmanın ne anlamı vardır ki...
Hep bir koşturmacanın içerisinde , hep biryerlere ulaşmanın çabasındayız, bazen öyle olur ki, ideallerimiz bizi sarıp sarmalar, rüyalarımız bile isteklerimizle süslenir.. Küçük mutluluklar mutlu etmez olur bizi, daha sıradışı şeyler aramaya başlarız, gün gelir, banka cüzdanlarımız sevgililerimiz, bilgisayardaki dostluklarımız mutluluklarımız olur birdenbire..Zordur zevklerimizden kaçmak, hırslarımıza dur diyebilmek, zordur yalan dünyaya karşı gelmek. Kapattığımız kapılar, paylaşmadığımız hayat, geçiştirilen problemler, sıra dışı olma heveslerimiz, gün gelir yüzleştiğimizde yüreğimizin üzerine oturur, kaybetmenin acısıyla anlarız kimsesizliğimizi. Artık yalnız kalmışızdır, gidecek ne bir yerimiz,ne de derdimizi anlatacak bir dostumuz vardır, bundan sonra para cüzdanlarımızda biriktiririz gözyaşlarımızı, dostlarımız ayrılamadığımız bilgisayarlarımız olur..Yalnızlık tak edince, zorluklarla kazanıp çabuk harcadığımız sevgilerimiz, sevgililerimiz, bağrımızda yumruk olur.. Dayanabilirsek öylesine yaşar gideriz ..Bahri Alagöz, Mehmet Süme ile parkta tanışmış. Aynı bankı kullanırken paylaşmaya başlamışlar yaşamlarını, birbirlerine dertlerini anlatıyorlar. Biri hastanedeki yakınını anlatıyor, öteki de emekli maaşını alabilmek için çektiği sıkıntıları, ötekine..
Bir başka bankta birbirleriyle dertleşen Melih Yıldız ile Şerafettin Duman'ı dinliyoruz. "Hayat memur-işçi parası ile dönüyor. Tütün yok olmuştu zaten, şimdi de fındık yok parasına çıkıyor elden. Köylünün perişanlığı vatandaşın perişanlığıdır" diyorlar biribirlerine. Sevdiklerimizle günlerimizi paylaşmak bazılarına hikaye gibi gelir. Zaten hayatı paylaşmak öyle her babayiğidin harcı değildir.
DENGE/YAŞAM