Alican, operasyoncu lakabıyla bilinir arkadaşları tarafından. Operasyoncu ruhuyla doğmuştur anasından. Hali vakti yerinde bir ailenin üç çocuğundan biridir. Ahır beşik yani son çocuk olduğundan biraz şımarık yetiştirilmiştir ailesi tarafından.
Daha çocukluk çağlarında bile -Bizim Alican şöyle, bizim Alican böyle diye pohpohlanmış, övgüler yağdırılmıştır kendine. Türlü yaramazlıkları hoş görülmüş, kendisine hiç kızılmamıştır.
İlkokul çağları geldiğinde her çocuk gibi Alican da ilkokula başlamıştır ama Alican her zamanki gibi kendini öne çıkarmayı başaracaktır. Okul yolunda arkadaşlarını ezmesiyle, itip kakalamasıyla kısa zamanda küçük mafya olacaktır Alican. Köylerinden beraber okula gittikleri arkadaşları hep ondan dert yanacaklardır.
Okul yolunda, dereden karşıya geçmek için dere üzerine konulmuş, uzun ve kalın bir ağaç üzerinden geçerken, arkadaşlarını bacaklarının arasından geçirten Alican, daha küçük yaşlarda operasyonculuk ruhunu yansıtmaya başlayacaktır.
Böyle hilelerle başlayan bir hayat tarzı ve bu duruma hiç sesini çıkarmayan Alican'ın ailesi, günlerini bir güzel geçirmektedirler köylerinde. Komşuları ne zaman Alican'la ilgili bir şey dile getirseler, -Bizim Alican öyle bir şey yapmaz, der ailesi. Hiç oğullarına toz kondurtmaz, hep onu savunur ve arkalarında dururlar çocuklarının.
Okuldan eve dönen çocuklarına, her akşam daha eve girmeden merdivende, bir tas dolusu toz şeker yedirir ailesi. Öyle sevilir ve bakılır Alican.
Operasyoncu ve arkadaşları okuldan dönerken yol kenarındaki boş evin bahçesinden aldıkları türlü meyveleri hem önlüklerine hem de çantalarına bir güzel doldururlar ve yol boyu köye varana kadar karınlarını bir güzel doyururlar. Hele Yerli Malı Haftası'nda önlüklerine doldurdukları, yedikleri fındık, ceviz ve bisküvilerin haddi hesabı yoktur, çok sevindikleri bir gündür o zaman.
Yıllar yılları böyle tatlı ve neşeli kovalarken, ilkokul biter ortaokul yılları başlar gençler için. Dolayısıyla büyük yerin büyük işleri olacaktır haliyle. Okul yolundaki cıvataların ve lambaların toplanması bir yana, okulu asıp şehre kaçmalar gündeme gelecektir. Toplanan boş kablolar, binilen boş atlar, girilen ırmaklar, tutulan balıklar, vurulan avlar, ördekler, çulluklar, yüzülen dereler, ayağı kırık leyleğin kırık ayağını taşla ve çakı bıçağıyla kesmelere kadar bir yığın 'deli kanlı' davranışlar hep var olagelmiştir operasyoncunun hayatında. Alican bunlarla var olmuştur, gündemi ve hayatı bunun üzerine kurgulanmıştır adeta.
Bütün bunların bir kısmından ailesinin haberi olsa da geçiştirilmiştir birçoğu. Ne de olsa bizim çocuk yapmıştır, olsun denilmiştir. Çift katlı şemsiye ve su geçirmez ayakkabılarıyla okula giden Alican, lise birinci sınıfta kelimenin tam anlamıyla çakmıştır, on iki ders, dokuz zayıf. Zayıf olmayan dersler, Resim, Müzik, Beden. Eeee, sonunda olacağı budur. Çekirge bir zıplar, iki zıplar, üçüncüde yakalanır veya düşer.
Lise öğrenimini tamamlamakta bayağı zorlanır Alican. Üniversite onun için bir hayaldir. Askerlik yaşı gelen Alican, askerliğini yapıp geldiğinde, okuldan alamadığını askerden almış olarak dönecektir. Okulun adam edemediği Alican'ı, askerlik adam etmiştir. Kısacası, tüm yaşananların ardından, hayatın tokadının acısını ensesinde hissetmektedir Alican.
Her genç gibi onun da bir İstanbul macerası günleri kısa zaman sonra başlayacaktır. Yakınlarının yanında kalarak, bir işyerinde çalıştığı yıllar çok fazla sürmeden Anadolu'daki eski günlerine dönecektir meşhur operasyoncu. İstanbul'da patronun oğluyla yaşadıklarını arkadaşlarına anlatacak, otoyol kenarındaki bazı gençlik heyecanı davranışlarından pişmanlıkla söz edecektir.
Memleketine döndükten sonra evlenip çoluk çocuğa karışacak olan Alican, artık baba olmanın da verdiği sorumluluk içinde günlerini geçirecek, çeşitli yatırımlar yapacaktır.
Sözün özü, hepimizin içinde bir Alican olsa da aileler bu Alican vakıası karşısında çok dikkatli olmalı ve önlemlerini almalıdırlar. Yoksa çocuklarının lakabının 'operasyoncu' olmasına engel olamamaktadırlar.