Osteoporoz deyimi son yıllarda çok daha sık duyulmaya başlandı. İnsan düşünüyor, bu hastalık daha önce yok muydu? Vardı ama bugünkü kadar sık görülmüyordu. İşte doğal hayatın, köy hayatının azalması, şehir hayatının egemen olmasının bunda katkısı büyük. Yani son dönemde bu hastalık toplumumuzda arttı. Adından daha sık söz edilmeye başlandı.
Osteoporoz halk arasında kemik erimesi olarak bilinir. Vücudumuzda yaşlı kemikler ortadan kalkarken yerine yeni kemikler geçer. Bu denge hayat boyu devam eder. Eğer kemik yapımı yeterli olmaz, veya yıkım hızlanırsa bu denge bozulur. 30 yaşına kadar insan, kaybettiğinden fazla kemik kazanır. 30 yaşından 50 yaşına kadar kaybedilen kemik ile kazanılan kemik oranı eşitlenir. 50 yaşından sonra ise bilhassa bayanlarda, kaybedilen kemik oranı artar. Kadınlar yaşlanınca kemik miktarının %45 ila 50 sini ; erkekler %25 ila 30 unu kaybederler. O nedenle, yaşlanan kişilerin boyu kısalır ve genellikle öne doğru eğilirler. Bu eğilme bazılarında geç ortaya çıkmasına rağmen, bazılarında daha erken dönemde ortaya çıkar. Ve bu şahıslarda çok kolay kırıklar oluşur, kol ve bacakları ağırır. Kişinin gücü, kendine güveni azalır. İşte bunların çoğu nedeni kemik zayıflığıdır. Bu hastalık ne kadar erken farkedilirse tedavisi o kadar kolay ve etkili olur.
Hastalığa en sık 50 yaş üstü bayanlarda, ailesinde osteoporoz görülen şahıslarda, ince küçük kemik yapılı şahıslar, aşırı sigara, alkol ve tuz tüketen bireylerde sık rastlanır. Hastalığı önlemenin en önemli üç yolu; küçük yaşta alınan kalsiyumlu gıdalar (süt,peynir,yoğurt ve sebzeler) ; düzenli yapılan egzersizler ve güneş alımı.
Osteoporozun tanısının konulmasında, hastanın şikayetleri ve kemik tarama testleri önemli yer tutar. Eğer bu testler belli bir oranın altında ise yukarıdaki tedbirlere ek olarak ilaç tedavisiyle kişinin desteklenmesi gerekir.
Osteoporoz-2
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.