Koltuğa takalı, bu üçüncü köşe yazım oluyor. TSE"nin başkanını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının müsteşarını yazdık.Yetki kademesini yükselterek geldik şimdide bakan yazmaya.
Tüm yazdıklarım geriye dönüktü. Ama Türkiye"yi anlatıyordu. İşlerin niye yürümediğine örnekti. Niye geriye dönüktü yazılarım, çünkü o zamanlar, Elektrik Elektronik Teknisyenleri Federasyonundaki komisyonlarda görev yapıyordum.Geçtiğimiz dönem; Atakum ve Büyük Şehir Belediyesi Meclis üyesi olduğumdan yoğundum ve Federasyondaki komisyonlarda görev almadım.Ama bu dönem komisyonlarda tekrar görev yapıyorum.Bu son yazımda eski bir bakanı yazıp,gelecek yazılarımda, bu dönemin bürokrat,müsteşar ve bakanlarını yazacağım.Çünkü daha geçen hafta Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanıyla görüştük.
Fen adamları statüsünde bulunan; Elektrik tekniker, teknisyen ve ustalarının yetkileri, yasalarla belirlenmiştir. Zaman zaman bu yetki karmaşaya dönüştürülmüş, bir üst gruba mensup meslektaşlarımız olan mühendisler tarafından da farklı yorumlanmıştır. Yorumlamayla ilgili bu sıkıntı, dönem dönem yaşanmakta ve bu yorumlamaları da düzeltmek için bakanlıklar arası görüşmelerimiz devam eder ve etmektedir.
Elektrik meslek grubuna ait fen adamlarının, yetki ve sorumluluk karmaşasının tek nedeni çok başlılıktır. Niye mi? Yetkilerimizin belirlenmesinde ve uygulanmasında; Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı birlikte karar vermektedir. Daha başka neden saymaya gerek var mı? Zaten bakanlıklar kendi içinde karmaşada, üçünün bir araya gelmesinin ne kadar zor olduğunu sizler düşünün.
İşte bu nedenle, Türkiye" de bizim yetki ve sorumluluk alma sınırımız bir türlü netleşemiyor. Bu çalışmalar doğrultusunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığından, bakanla görüşme talep ettik ve randevu aldık. Yine çok seslilik olsun diye, çeşitli illerin oda başkanlarını da çağırdık. Randevu saati gelince topluca bakanlığa geçtik. Bakanın sekretaryasından bir bayan, en önde olan Federasyon Genel Başkanına ukalaca Niye bu kadar kalabalık geldiniz. Önceden sayıyı bize belirtmeliydiniz diye çıkıştı. Sen niye sormadın diyenimizde olmadı. Çok dediği on beş kişi falan. Yavrum(!) Ülke ne hallerdeydi. Sekreter buysa, bakanı tahmin etmeye gerek yok ki. İçeri girince anladık. Bakan bakan değil, koltuğunda kartal. Tavana uçmuşta tepeden bakıyor. Yeni konular, yetkiler ve sorunlar anlatılıyor da, anlatılıyor ama bakan yüksekteki kartal gibi bizi dinlemiyor da, çevreyi süzüyor. Artık kafasında ne var, neyi düşünüyor bilemiyoruz. Biz derdimizi anlatmak için yırtınıyoruz, o ise kendi havalarında.
Tüm görüşmelerin sonunda, birkaç sözle görüşmeyi bitirdi. Yine hayret edeceksiniz. Bakan .kuruluşun kapısında mı yatayım dedi. Kumandanız da olan, yönetmekle yükümlü olduğunuz makamların kapısında yatmaz, yatanları uyandırır, orayı yönetir veya yönettirirsiniz. Bu kadar basit.
Şimdi bu duruştaki bir bakan, hangi davaya sahip çıkar ki, ancak kendi şahsi davasına. Onun içindir ki bu bakan, görevi sonunda mahkemelerde yargılanmaya başladı. Daha başka bir söze gerek var mı?
Her şey gönlünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE.