Yazılarımı takip eden okuyucularım bilir ki yapılan eleştiri ve yorumlara yazılı cevap vermem. Eleştiride haklı olduklarını düşünürsem daha sonraki yazılarımda bunu dikkate alır, aynı hatayı yapmamaya çalışırım. Eğer haklı bulmazsam "kişinin kendi düşüncesidir, demek ki benim bakış açımla uyuşmuyor" diyerek saygımı korurum.
Ancak bundan bir önceki "Tanrı hoşgörür, ya siz?" başlıklı yazım için gazetemizin yönetici adresine öyle bir ileti gelmiş ki, ciddi anlamda üzülmeme neden oldu...
Üzüldüm... Ama bu, yazım eleştirildiği için değildi. Aynı düşünceyi paylaşmayan insanların varolduğunu görmüş olmam da değildi.
Üzüldüm çünkü...
Bazı insanların hiçbir şey okumadıklarını anladım. Bazılarının da okuduklarından anlamadıklarını...
Üzüldüm çünkü...
Bazı insanların, okumadıklarını ve anlamadıklarını anlamadan fikir yürütmeye çalıştıklarını gördüm. Yürüttükleri şeyin fikir değil hakaret olduğunu farkedemiyorlardı. Ve benim güzel yurdumun güzel insanlarından bazıları fikri olmak ile sövgü sahibi olmak durumunu birbirine karıştırıyordu.
Ve sövgüyü; söyleyecek sözü olmayanın, söyleyecek söz yerine kullandığını; sövgünün ucuz ve vurulanı öldürmeyen bir saldırı silahı olduğunu bilmiyorlardı.
Oysa ben, 'Tanrı'nın hoşgörüsü'nden bahsetmiştim. Tabiri Arapçası ile 'Merhameti'nden...
Oysa ben, çocukların masumiyetini anlatmıştım...
Oysa ben, Kul ile Allah arasındaki iletişimin eşsizliğinden dem vurmuştum...
Oysa ben, Hristiyan dünyasının kendi dinlerini sevimli göstermek için uğraşmalarından, ama ne hikmetse; bizim, bu çabaları kendi dinimiz adına örnek alamadığımızdan ve Yaradan'ın nimet olarak sunduğu İslam dinini kendi dar görüşlülüğümüz ile kabusa çevirdiğimizden söz etmiştim...
Oysa ben, 'Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in bize gösterdiği ışık ile dünyaya bakalım' demiş, İslam'ın ne kadar yüce bir din olduğunu söylemiştim...
Cesaretinden Rabbime sığındığım bir cehaletin dudakları ise bütün bu söylediklerimden sadece tek bir şey çıkarmış: "Acaba Neval Hanım hristiyan mı?"...
Sevgi dolu dinini korku ile karıştırmak, üçüncü dünya ülkelerinin temel çıkmazlarından biri... Anlayamadıklarını yok etmeye çalışmak ve bunu en etkili silah olan din ile yapmak... Tıpkı Kurtuluş Savaşı zamanında tüm vatanseverliği ile cepheye gitmeye kalkan bir Anadolu kadının, yobaz cami imamı tarafından galeyana getirilmiş cahil halka "kahpe" olarak taşlatılması gibi...
Keşke iletiyi gönderen, iletisinde; yazımda karşı çıktığı şeyleri, beğenmediği noktaları ifade etmeyi becerebilseydi de ben, okumayan, bilgisi olmayan, olur da bazen okursa okuduğunu anlayamayan bir insan için üzülmeseydim... Keşke yanlışlarıma üzülüyor olsaydım. 'Hatalı düşünmüşüm' diyebilseydim.
Şimdi bu iletiyi, ismini saklı tutarak, noktasına virgülüne dokunmadan, kopyala-yapıştır yöntemi ile buraya ekliyorum... İletide bahsi geçen "Tanrı kavramı" kullanımını ise Pazar günkü yazımda açıklayacağımı da sözlerime ekleyerek...
"Ad Soyad : u.e.
E-Mail : dekor_55@...
Konu : çook merakk ettim de .
Mesaj : ben bir denge gzt.si okuyucusu olarak n.sultan hanımın dini islam mı yoksa hıristiyan mı acaba 14 haziran daki köşe yazısı neydi öyle tanrım hoş görür boş görür saçma sapan isteklerde bulunur haaa yzarımız hıristiyan diyorsanız saygı duyarım kendi seçimi ama TC vatandaşıysa dini İSLAM sa yazdığı yazı bir pkuyucu olarak bence çok saçma onu bu yazısından dolayı kınıyor ve yuhhhhh luyorum yönetimin dikkatine bir şey daha ben tanrı diyorum dersede lütfen dinin de başka olduğunu söylesin köşesin de teşekkürler başarılarınızın devamını dilerim iyi geceler. .
Gönderilme Tarihi : 14.06.2008 24:23:01"