Avrupa birliği sevdalıları ve gözlemcileri sorunlu modernleşme tarihimizi anlatır dururlar.
Bunun bizim dünyayı görmeyen gözümüzle anlamı nedir sizce ;
Yoksa Batı kendi isteklerinin yerine getirilip getirilmemesini, Türkiye için modernleşme, ya da modernleşmeme ölçütü olarak mı görür
Batı kendi değerlerini Türkiye değerlerinden üstün olduğunu varsayar.
Yargılarını da bu ölçü ile yapar
Yani kendi halkına layık gördüğü muameleyi bizden esirger
Batı değerlerinin ve istedikleri reformların Türkiye ye kabul ettirilmesi demek, Batının çıkarlarını sağlaması demektir.
Batı tarafından Türkiye Doğu'nun en güçlü temsilcisi olarak algılanır.
Batı, Türk etiğinin ve felsefesinin Doğu tarafından belirlendiğine inanır.
Türkiye onlar için Roma Germen hukuk ve moral değerlerin dışındadır Türkiye de halen var olan Hıristiyanlığın da , köken olarak, Roma'dan değil de, İstanbul'dan geliyor olması bile üzer onları
Batının bir takıntısı da, Avrupa'da reformlar olurken, Türkler Moğol istilasına uğramışlardır.
Sanki Avrupa'da istilalar ve savaşlar olmamış gibi.
Dünya tarihi Anadolu ve Türkiye topraklarının Batılılar tarafından çok kereler saldırıya uğradıklarını yazar.
Türkiye halkı bu saldırıları hiç unutmadığını , uluslaşma süreçlerini de bu saldırılara dayandırdıklarını anlatırcasına kurtuluş savaşın dan ve çekilen çilelerden övgü ile bahseder
Güzel ülkemde bu Bu batı orjinli tehdit algısı hala geçerlidir.
Türk halkı düşünce ve ileriye dönük planlamalarını bu algıya dayandırmak zorundadır.
Türk milliyetçi aydınlarının Batı değerlerine direnmektedir .
Bu dirence, şimdiki batı reform karşıtları olarak görüp çeşitli isimler altında örtülü bir mücadele vermektedir
Çünkü aydınlarımız ve elitlerimiz reformların ve yeniliklerin taşıyıcısıdır.
Batının değerlerini Türk halkına kabul ettirmek, öyle pek de kolay olmamıştır.
Türkiye yönetimlerin halktan kopuk Batılılaşma ve modernleşme çalışmaları halk ile yönetimlerin arasını bazen açmıştır.
Peki ya şimdi!!
hem aydınlar hem de dindarlar Batı değerlerine teslim olmuşlardır.
Daha da acısı, mevcut iktidarlar hep sağ orjinli olmasına rağmen, aydınları bile bu direnci göstermemişlerdir.
Müslümanız diyenler, tarikatlar,cemaatler , muhafazakâr din adamları Batı ile işbirliğinde ön saflarda yer alıyorlar
Fettullah Gülen Cemaatinin dikkatle takip ederseniz şu sıralar yaptığı da bu siyasi edilgenliktir
Yani siyasetin daniskası değil mi ??
İçlerindeki Milliyetçiler de gerçekte milliyetçi değil de,sadece köken olarak İslami bir milliyet anlayışına sahip oldukları yani cemaatlerin ve onların uzantıları oldukları veya sempatizanları oldukları için direnci de şeyhleri ve hoca efendileri kanalından dır..
Yani dine kadardır ve orada bir nötrilizasyonla karşı karşıya kalıp afallamaktadırlar ,
Batı yıllarca bu cemaat oluşumu yaklaşımlarında binlerce müridi kucaklayacağına ağalarını desteklemiş ve bu kanaldan derinliklere ilerlemiştir
Oysaki milliyet kavramı ve vatan kavramı ulus devlet olma kavramları daha çok ümmet felsefesinden ziyade aidiyet duygusunun dayandığı nokta lara doğru bizi yönlendirir .
Milli güvenliğimizle milli dilimiz ve aydınlarımız arasında doğru bir orantı vardır
Ülkesine küfür eden aydınlar ve yazarlar yoksa neden batıdan ödül alır!!!Reformlarla ve ılımlı yaklaşımlarla gelenler istila edecekleri ülkelerdeki şartları iç dinamiklerimizle başarmaya çalışmaktadırlar
Nedir sizce bu iç dinamiklerimiz ???
Yazarlarımız ,politikacılarımız ,din adamlarımız ,sanatçılarımız ,
ne zaman ödül almayı vatan topraklarının bekasına tercih ederlerse
işte o vakit parçalanma gelip çatmıştır .
yazarlar içeride ,askerler içeride , iş adamları içeride ,kısacası bu reformlara karşı yüksek sesle muhalefet eden herkes içeride veya kıstırılmış bir köşede
yurtseverlerlerinde olmayan örgütün olmayan ismiyle ve birbirini tanımayan sözde suç ortaklarıyla cezaevlerinde yatmaktadırlar ..
suçu olan tabiî ki yatsın
bu kadarda olmaz ..
bu kadarda yapılmaz ,
bu kimseye layık görmediğiniz hukuk bir gün bu hukuku kendi isteği doğrultusunda uygulayıp kişisel zulüm yapanlara da lazım olur
hukukun üstünlüğü kabul edilmeyen toplumlara dayatılan reformlar sadece dış güçlerin geleceği ana kadar içeride nöbet tutan birer gaflet çıkarcılarıdır
ve unutulmamalıdır ki bu emperyal güçler ilk önce iş birlikçilerini yok eder
-Saddam-kaddafi- hüsnü mübarek ve-tunus-ve fas - sırada Suriye ve Usame bin laden -
Bunlar değil miydi reform istenen ülkelerin despotları ve batının işbirlikçileri
Oyun aynı oyun
Cambaza bakıyoruz sadece
Sırada seçimden hemen sonra ısmarlanan reform hareketlerini rahat yapacakları
Eyalet sistemleri
başkanlık sistemleri
belediye bölgesel özerklik sistemleri
ve bu ülkemizden çalınmaya çalışılan minareye göre dikilmeye başlanan bir yeni Anayasa var
bu ülke insanı umarım tekrar bir istiklal marşı yazmaya başlamaz
mesele ülke meselesidir ..
polise tokat atan hainlerin amacı bellidir , ve bunlara göz yumanlar yada meydanı boş bırakanlar vebal altındadır
saygılarımla