Oyun sahaları elinden alınan ve taş atan çocukların anlaşılmayan öfkesi…

“Samsun'da Atatürk İlköğretim Okulu bahçesinde inşaatına başlanan anaokuluna karşı Eğitim-Sen tarafından düzenlenen eylemde öğrenciler, taşlarla iş makinelerinin camlarını kırdılar…” bütün gazetelerin olayla ilgili haber başlığı bu.

Hemen altındaki ikinci başlık ise “kaymakamlık olayla ilgili soruşturma başlattı”  Samsun İlkadım İlçe Kaymakamı Zafer Orhan"ın açıklamalarında her olayda olduğu gibi devlet yetkilileri tarafından tanıdığımız cümleler dökülüyor. “…Öğrenciler öğlen arası çıkışı ile birlikte zamanlandırılan ve bazı çevrelerce yönlendirildiği değerlendirilen olaya öğrencilerin bizzat dahil edilmeye çalışılması esefle karşılanmıştır..”

Devletin adaletsiz ve haksız uygulamalarına her karşı çıkanın “dış ve iç mihraklar tarafından kışkırtıldığı ve yönlendirildiği” iddiası en son tekel işçilerinin eyleminde de açıkça görüldüğü gibi, toplumsal dayanışmayı parçalamak, hak arayanları suçlayarak yalnızlaştırmak, hak arama eylemlerini devlet karşıtı göstererek devletin onlara karşı saldırılarını haklı göstermek isteyen devlet yetkilileri tarafından hala geçerli bir yöntem olarak kullanılmaktadır.

Devletin adaletsiz ve haksız politikalarına ve uygulamalarına karşı çıkanları ve haklarını  arayanları anlamak, dinlemek ve taleplerini değerlendirmek ve bir an için bile olsa onların haklı olabileceğine inanmak yerine hak arayanları zor ve şiddet yoluyla bastırmak ve boyun eğdirmek bütün burjuva kapitalist devletlerin geleneği haline gelmiştir. Sen düşünme…senin aklın ermez, ben senin yerine düşünürüm…sen konuşma, ben senin yerine de konuşurum, sen sadece onayla…sakın karşı çıkma… Sus…susmazsan sustururum.

Gazetelerde çıkan haberler üzerine bazı yorumları okudum. Devlet yetkilileri ile aynı dili konuşan. “çocukların aklına girildi, çocuklar kışkırtıldı ve kazı işini yürüten araçların camlarını kırdı…yönlendirenler de öğretmenler…Eğitim Sen"den de zaten başkası beklenemezdi…taş atan çocukları izleyince taş atan Kürt çocuklarını hatırladık. Bu bize yakışmadı…Yazık yazık burası Diyarbakır değil, Samsun…” elbette çocukların oyun bahçelerine sahip çıkmalarını destekleyen yorumlarda var…

Yukarıdaki yorumlardan hareket edersek; çocuklarımızın kendi oyun bahçelerine sahip çıkacak akılları ve kimlikleri yok…o yüzden çocuklarımızı “aklı yok” hükmünde saymamız gerekmektedir. aslında öğrencilerinin oyun alanlarının elinden alınmasına tepki gösteren ve oyun oynamanın çocuklar üzerindeki geliştirici etkisini herkesten daha iyi bilen öğretmenlerinde aklı yoktur…ve hatta iş, ekmek, adalet, eşitlik, barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde ağır bedeller ödeyerek kamu çalışanlarına sendika kurma hakkını armağan eden eğitim Sen"lilerinde aklı yoktur…çünkü onlar asla devletten ve onun uygulayıcısı olan kurumlardan daha akıllı olamazlar…asıl akıllı olanlar ise devlet eliyle 1600 öğrencinin oyun bahçesini ellerinden alarak cezalandıran ve geri kalan alanı ise her bir öğrenci için hücre alanına çevirenlerdir…asıl akıllı olanlar; yaklaşık 40 gündür hakları için direnen tekel işçilerinin sesine kulak tıkayanlardır, işçileri işten atanlardır. Asıl akıllı olanlar; devletin adaletsizliklerine ve haksızlıklarına  karşı çıkmayan vatandaşlardır. Sessiz kalmayı yeğleyenlerdir. “Devlet ne yaparsa haklıdır” diyenlerdir. Kaderine razı olan ve boyun eğenlerdir…hatta en akıllı toplum sessiz ve suskun olan toplumdur. Doğal olarak devletin görevi de “akıllı bir toplum” yaratmak için vatandaşları baskı, tehdit ve şiddet yoluyla hizaya çekmek ve susturmaktır…akıllı bir toplum başka nasıl yaratılabilir ki?  

Evet, çocuklarımızın kendi oyun bahçelerine sahip çıkacak akılları ve kimlikleri yok…o yüzden çocuklarımızı “aklı yok” hükmünde saymamız gerekmektedir…çocuklarımızın canlarını acıttığımızda, onları üzdüğümüzde biz hep haklıyızdır…zaten o yüzden çocuklarımızın her isteği yerine getirilmez, bizim verdiklerimizle yetinmeleri ve mızmızlık yapmadan bizim istediğimiz gibi davranmaları istenir…karşı çıkmalarına ve tepki vermelerine asla izin verilmez…bizim ne kadar haklı olduğumuzu nasıl olsa büyüyünce anlayacaklar diye vicdanlarımızı rahatlatırız…ama unutmayalım ki acılar çocukları çabuk büyütür… olgunlaştırır… çocuklarımızın aklı sınavlarda aldığı puanlara göre ölçülemez…çocuklarımızın oyun bahçelerine sahip çıkmaları ve tepkilerini çocukça bir duyarlılıkla ve büyüklere örnek olacak bir biçimde dışa vurmaları insani bir tepki, susturulmaya çalışılan akla karşı susmayan bir akıl ve yaşamında kendine karşı yapılan haksızlıklara karşı tepki veren yeni bir kimlik edinme örneğidir.

Çocukların kışkırtılması olayına gelince, Eğitim Sen"in konuyla ilgili basın açıklamasına destek için orada bulunanlardan biriydim. Ve öğrenciler zaten biz okul önüne vardığımızda beni de şaşırtan bir coşku ve kararlılıkla ellerinde dövizler ile bahçede “bahçe bizimdir bizim kalacak “ diye hiç susmadan slogan atıyorlardı. Bir yandan şaşkınlık bir yandan ise hayranlık içinde onları izledim. Çocuklar daha sonra inşaat yapılacak ve kapıları kendilerine kapalı olan bahçeye yöneldiler ve içeri girmek istediler. Çok az girilemeyecek zorlukta bir aralıktan içeri girmeye başladılar ve bizde çocukların ezilmesini önlemek için kapının biraz daha aralanmasına yardımcı olduk. sonra ise bir an da çocukların tepkisi oradaki araçlara taş atmaya dönüştü…ve müdahale edilerek çocuklar bahçeden uzaklaştırıldı ve Eğitim Sen samsun şube başkanı Kenan Gülçicek çocukların hiç susmayan sloganları arasında sesini duyurmada zorlanarak da olsa basın açıklaması yaptı. Sayın ilkadım kaymakamı Zafer Orhan"ın açıkladığı gibi Olayda hiçbir kışkırtma yaşanmamıştır. İzlediğim kadarıyla taşlama olayı oyun alanları elinden alınan çocukların, çocukça bir duyarlılık ve  doğal bir tepkisi olarak gerçekleşmiştir.

Hak arama eylemleri demokratik tepkilerdir…ve elbette yapılan gösterilerin ve eylemlerin benimde onaylamadığım bir biçimde cam kırma, vatandaşlara zarar vermeye dönüşmesi doğru değildir. Basın ve ilgili kurumlar tarafından her olayda olduğu gibi olayın nedenlerinden daha çok camların kırılması, otların ezilmesi ve çiçeklerin kopartılmasının öne çıkartılması doğru değildir. Doğru olan çocukların ve öğretmenlerinin isteklerinin ve tepkilerinin anlaşılması ve ona uygun çözümler üretilmesidir. 1600 öğrencinin oyun bahçelerinin elinden alınarak cezalandırılması ve oyunsuz bırakılarak canlarının yakılması, çocukların kendiliğinden ve  doğal bir tepkisi olarak taşlayarak kırdıkları camlardan çok daha önemlidir. Kırılan camları onarmak ve taktırmak kolay…peki oyun bahçeleri elinden alınarak kalpleri kırılan çocukların kalbini  nasıl onaracağız?…Öküzün altında buzağı aramaya gerek yok!

 Biraz da çocuklarımızın aklına ve yüreğine güvenelim