Oyun ve Adap

Dünya hayatının bir “oyun” olduğuna dair görüş, düşünce ve inanç hemen bütün dinlerde ve büyük inanışlarda temel bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya hayatının geçiciliği, zevk ve hazların boş olduğuna dair düşünceler dinsel hayatın en temel referanslarını oluşturur.

Dinsel hayat bu dünyanın geçiciliğine vurgu yaparak kendini bir öte dünya üzerinde temellendirir. Ancak bütün bunları yaparken bu dünyayı da tamamen boş bırakmaz. Bu dünyaya ilişkin kural ve ahlaki idealleri de sıralar.

 

Kur"an bu hususu en fazla dillendiren kutsal metinlerin başında gelir. En"am suresinin 36. ayeti ve daha bir çok ayet bu konu ile ilgili uyarı ve görüşleri dillendirir.(bak.55/26,3/185) Buna göre dünya “oyun ve eğlenceden” veya “övünme ve zevklenmeden” ibarettir. Aynı şekilde Hıristiyan inancının da temel felsefesini teşkil eden “ilk günah” inancı da dünya hayatının geçiciliği ve kefaret üzerine bina edilmiştir. Hatta ilginç bir biçim de Hıristiyan inancında ki dünyayı boş görme ve oyun teorisi bütün diğer dinlerden daha fazla yer tutuğu da söylene bilir.

 

Çok sevdiğim hikmetli bir hikâyeyi aktarayım sizlere. Hikâye bu ya Hz. Âdem yasak meyveyi yer ve tanrının gazabına uğrar.  Sorgu sual zamanı gelir. Âdem peygamber İblis gibi davranmayarak kendi nefislerine zulmettiklerini söyleyerek tövbe eder. Bilindiği gibi şeytan böyle yapmayarak suçu tanrıya atmış idi. Tanrı bir ara Âdem peygambere şöyle der. “Ey Âdem sen de, ben de biliyoruz ki bu meyveyi ben yemenizi istediğim için yediniz. Niçin sende Şeytan gibi suçu bana atmadın.” Hz. Âdemin cevabı çok zarif ve güzeldir. “ Ey Rabbim tabi ki biliyorum bunu, ancak benim seni suçlamaya ahlakım müsaade etmez.”

 

Evet değerli dostlar adap erkân böylesine önemli ve incelikli bir husustur.  Bu hikâyeyi okuduğumdan beri insanın yeryüzündeki en önemli varlık sebeplerinden birinin de adap erkân olduğunu düşünmeye başladım. Bize varlığımızı iliklerimize kadar hissettiren en temel varlık biçimidir ahlak. Ve kanaatimce insanın zekâsı veya alet kullanma becerisi kadar hayati bir öneme sahiptir. Hatta giderek insan olma vasfının en belirleyici öğesi olarak da algılanabilir. Belki bu yüzden Hz. Âdem ve Havva dünyaya inişlerinde ilk iş olarak edep yerlerini örtmüşlerdir.

 

Evet, dünya bir oyun yeridir. Ancak bu oyunu adap erkân içinde oynar isek bir anlamı olacaktır. Aksi halde B. Russel"i haklı çıkaracağız. Bunca yıkım, savaş ve açlık görünce Russel demiş ki; “niçin şaşırıyorsunuz ki ormanlardan çıkalı şurada birkaç on bin yıl oldu”

Kalın sağlıcakla