Özenmeyin Avrupa'ya

Avrupa nedir? Farklı kültürlerin çatıştığı karışık bir sebze çorbasıdır.
Her sebze de farklı bir lezzete sahiptir. Domates, havuç, soğan ve patetes gibi sağlıklı/şifalı sebzelerin tadını ayrı ayrı alırsınız çünkü.
Oysa bizim bünyemize lazım olan da bir lezzet bütünleşmesidir. Demek ki aşçılar işi bilmiyor.
Aşçılar kafalarına estiklerini yapıyor ve önümüze servis şeklinde sunduklarını da yemek zorunda kalıyoruz.
Ye yiyebilirsen. Afiyet olsun demem, diyemem. Sormama gerek kalmadı.
Aşçıların da memeleket yöneticileri olduğunu sizler buldunuz zaten. 

Hollanda bir peynir ülkesidir. Peyniri, laleleri ve sümbülleri meşhurdur.
Fakat insanları da aşırı cimridir. Yarımsever ve misafirperver değildirler. Herkesi kendileri gibi olsun isterler. Ayrımcılık yapmaktadırlar.
Ve bu ülkenin nüfusu hemen hemen İstanbul kadardır. O kadar küçüktür ki, baktığınızda küçük Türkiye diyebiliyoruz belki.
Bizim insanlarımızı farklı olmakla yerin dibine sokmaktalar. Sanmayın ki Avrupa'da sadece Hollanda böyle ve bu durumda.
Hayır Avrupa'nın genelinde vardır bu. Türkiye güllük gülistanlık demek lazım. Orada insanlarımız aynı dilde, aynı tonda konuşur yine kavga etseler de.
Burada kimi fransız konuşur, kimi flemenkçe (hollandaca), kimi almanca, kimi japonca, kimi çince, kimisi türkçe vs vs....

Sizler memlekette türban davalarıyla uğraşırken, yani üniversitelerde iktisat, hukuk, bilim ve edebiyat okuyan arkadaşlarımızı, kardeşlerimizi ayrımcılık yapmaya zorlarken,  Avrupalı, Türkleri/vatandaşlarımızı özünden ediyor. "Sen buraya aitsin, buralı ol" diye zorluyor. Aile bağı, arkadaşlık ve kardeşlik yoktur burada.
Türkiye zor durumda olsa bile, aile yine ailenin yanındadır. Burada aile aileyi kabul etmemektedir.

"Bu nasıl iş, abartıyorsun" demeyin, anlatayım...

- Memleketimiz olan Türkiye'de bir manava veya kasaba girdiğinizde "kimsin" demezler, "müşteri müşteridir, velinimetimizdir" derler.
Burada ise" Türk müsün" derler (insan insandır hesabı yoktur)

- Türkiye'de "aç mısın, açsan buyur masaya" deriz ve az olsa da paylaşırız elimizdekileri
Burada ise "yine mi açsın, otur ama bu son olsun" derler.

Bu örnekler oldukça çoktur. İşyerlerinde beyin, bilgi-birikim ölçümü vardır.
"Her insanın bilgisi kendine göre" demek yerine "Hollandalı mı yoksa, Türk mü akıllı anlayalım bakalım" derler.

Ailelerimiz Hollanda istiyor diye kendi evladını kabul etmemekte. Vatandaşlarımız Avrupa"ya gurbetçi diye gelirler ve dönme umuduyla çalışmaya başlarlar.
Sonra bir bakarlar ki yuva kurmuşlar, çoluk çocuk sahibi olmuşlardır. Sonradan anlarlar ki geriye dönüş yoktur.
Farkında olmadan Avrupalı olmuşlardır. O güzelim Türkçemizi unutup, seyrek konuşmaya başlamışlardır. Kısacası, Avrupa'nın dört bir yanına çivilenmişlerdir.

Ben burada doğsam bile sizlere geliyorum. Eğitim, kardeşlik, birlik beraberlik çok zor buralarda söyleyeyim.
Kardeşin kardeşi görmesi yasaklanırken, sizlerin elinde fazla kardeş olmuş çok mu? Sevin sevebildiğiniz kadar vatandaşlarımızı, kardeşlerimizi.
Şair diyor zaten: "Bedava yaşıyoruz bedava, hava bedava, bulut bedava, dere tepe bedava. Sevmek bedava kısaca. Dua edin bu da ilerde çalışanın çebinden çıkmasın.
Sevmek de parayla olursa halimiz zor.

"Zor şartlar altında olsa bile  ÖSS"ye girer, ama yine kendi insanlarımın yanında olurum" O derece iyi ve kıymetlidir bizim topraklarımız. Ama tahtlarında oturanlar halkı kör etmişlerdir. Güzellikler siyah bir plastikle örtülmüş, kapatılmıştır. Hollanda'da Kraliçe Beatrix… komut üzerine zorla gülümsüyor.

Uzun lafın kısası şudur sevgili dostlarım, ben bu sebze çorbasını beğenmedim, sevmedim.