ÖZGECANDAN ÖNCE İNSANLIK ÖLMÜŞTÜ
İnsanoğlu adeta başı dönmüş bir şekilde ne yana gideceğini bilmeden ilerliyor belirsiz, karanlık batı yolunda. Değerlerinden uzaklaşan, doğal yaşam alanı olan kültüründen kopan toplum tam bir cinnet halini yaşamaya başlamış bulunmaktadır. Modernleşme heyulasıyla girdiğimiz karanlık yolda kendimizi kaybetmiş durumdayız. Şiddetin kol gezdiği günümüzde toplumun kendi değerlerine şiddetle ihtiyacı bulunmaktadır.
Her gün gelen şiddet, cinayet haberleri, darp, gasp, sosyal bünyeyi bozan olaylar içimize acı ve hüzünle birlikte kin ve öfke dolduruyor. İnsanlıktan çıkmış ne olduğu belirsiz bir yaratığa bürünmüş bireyler şiddetten beslenirken, terör örgütleri kandan beslenmektedirler. Batıya dolayısıyla da batıla dayanan, modern eğitim sisteminin bu ülkede uygulanmasıyla birlikte toplumsal, ahlaki, insani sorunlar da çoğalmaya başlamıştır. Şiddet ve şehvetten neşet eden, bencil, egoistlik duygularla beslenen cinayet, tecavüz gibi tüm olayların temeli İslam ahlakından uzaklaşmaya dayanmaktadır. İnsanlık İslam’dan uzaklaştıkça tarihte olduğu gibi bunalım geçirmiştir. Bunalımın başka bir adı bunamadır. Yani aklını yitirmek, akli dengesini bozmaktır. Akli dengesi yerinde olmayan insanlığın içine düştüğü kapan bizi bir helake, bir yok oluşa doğru götürüyor. İnsanlığın akli dengesini yitirdiğine dair en önemli bulgu, Ortadoğu’da her gün meydana gelen toplu cinayet, planlı tecavüz ve katliamlar karşısında sessiz kalmasıdır. Özgecan cinayeti karşısında meydana gelen hassasiyet, duyulan kin ve öfke bir umut aşılasa da neden aynı duyarlık, aynı kin ve öfke birbirine benzeyen diğer olaylar karşısında da oluşmamaktadır? Bu duyarlık, duyulan kin ve öfke ne kadar mantıklıysa; etrafımızı saran ateş çemberi karşısında sergilenen teslimiyetçi tavır da o kadar akıl dışıdır, o kadar endişe vericidir.
Batı medeniyetinin toplumumuza yaşattığı savrulmalar kendi iç dinamiklerimizi öldürerek serseri bir mayın gibi ilerlemektedir. En trajik ölüm, değerlerimizin ölümüdür. Ne zaman ki biz batılılaşma uğruna kendi iç dinamiklerimizi, kendi değerlerimizi öldürdük, işte o zaman; gangester haline gelen gençleri yetiştirmeye başladık. Bu cinayetlerin başlangıcı taa o günlere uzanmakta, o nedenlere dayanmaktadır. İşte bu gün elde ettiğimiz sonuç; gençler her gün bıçaklayıp, kurşunlayıp öldürüyor ya da bıçaklanıp, kurşunlanıp ölüyor. Sadece gençleri değil tüm toplumu doğal yaşam alanının dışına iten nedenleri doğru tespit etmeden çözüm üretilemez.
Eğitim politikalarını değiştirmeden, besmele ile başlayan bir eğitim sistemini yeni baştan kurgulamadan, nesillerimizin kalbini kendi öz değerleriyle, İslam ahlakı ile beslemeden bu ülkede bir şey değiştirilemez. Kabukta ve şekilde değil, kökte bir değişiklik yapılmadıkça, eğitime İslami ruh üflemedikçe, İslami bir nefes vermedikçe bundan sonra olaylar bitirilemez. Yine aynı eğitim sistemi ile yola devam edilecekse daha yüzlerce, binlerce özgecan cinayetleri işlenmeye devam edilecektir. Eğitim sistemimiz Suphiler yetiştirdikçe daha çok özgecanlar kurban olarak seçilecektir. Özgecanları kurtarmanın yolu Suphileri bitirmektir. Suphilerin içindeki şiddet ve şehveti öldürmektir. Bunun yolu da elbette İslam ahlakıdır. Bunun yolu elbette eğitimi İslamileştirmektir. Eğitim ortamları ile bir gencin yetişmesinde şehvet öne çıkmışsa, zevk, sefa, eğlence peşinden koşmak amaç olarak verilmişse, eğlenip gününü gün etmek iyi, doğru, güzel bir şey olarak verilmişse; elbette bu batıl değerlerle yetişen gençler birer cani olarak toplumun içinde dolaşıp kendilerine kurban seçeceklerdir. Ruhsuz eğitim sistemi bu toplumun, ailenin değerlerini okulda hayatın dışına iterse; işte o zaman cinayetlere, tecavüzlere, şiddete kapı açılmış olur. Edepten haberi olmayan yeni dünya yetmeleri, kendi değerlerini çağdışı olarak görürse; işte o zaman şeytani eğitimin değerleriyle yetişmiş olur. Şeytanın istediği gibi nefsinin esiri olur. Şeytani eğitimi savunan batı tipi insan modeli insanlığa tarih boyunca kan, şiddet, katliam sunmuştur. Bu gün de onlardan başka bir şey beklemek, insanlık beklemek ahmaklık olur.
Şiddetten kurtulmanın bir tek yolu vardır. O da Allaha kul olup onun istediği eğitim modeli ile eğitim sistemimizi yeni baştan düzenlemektir. Hayatı süslü gösterip gençleri tüketime yönlendirerek değil, hayatın bir imtihan dünyası olduğu öğretilerek, gençler bu imtihanı kazanmaya yönlendirilirse; işte o zaman şiddet, cinayet, hırsızlık olayları biter. Aslında dünya kurulduğundan bu yana Allah’tan uzaklaşan insanlar hep şiddete başvurmuşlardır. Yeryüzünde fitne fesat çıkararak toplumları bozmuşlar ve sonunda helaklere neden olmuşlardır. Şiddetin tarihi insanlığın tarihi ile yaşıttır.
Modernleşme süreci ile birlikte toplum ve aile bozulmuş, değerler erozyona uğramıştır. Okullar ise zaten palanlı bir şekilde beyin yıkama merkezleri olduğu için ülkemizde yozlaşma ve bozulmaya karşı durmak mümkün olmamıştır. Kalbi boş bırakılan nesiller sürekli maddeyi üstün tutan bir anlayışla yetiştirildikleri için; bir şahsiyete, bir değer yargısına sahip olamıyorlar. Toplumun ve okulun yönlendirmesiyle maddeci olan nesil, sonunda madde bağımlısı haline gelip vurup kırıp öldürüyor. Yeryüzünü kana bulayanlar okul görmemiş, okumamış insanlar değil, sözde okumuş, tahsilli, üniversiteli kimselerdir. Allah’ı unutan nesiller kendini de unutur. Okulda uğruna yaşayacağı bir değer, bir dava, bir amaç verilmeyen gençlik kendisi bir sevda buluyor. Onun uğruna yaşıyor, gerektiği zaman da onun uğruna ölüyor ve öldürüyor. Bedene anlam katan kalpler, boş şeylerle, şehvetle dolup taşmaktadır. Sonuçta etrafa şiddet savurup durmaktadır. Allah’a isyan eden kalpler şiddete, kasvete gark olup etrafı yaşanmaz hale getirmektedir. Kim beni anmaktan, indirdiğim kitaptan yüz çevirirse iyi bilsin ki onun için sıkıntılı bir geçim, bir hayat vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak mahşere getiririz. (Kur’an- Kerim-Taha Süresi 125) ayeti toplum olarak yaşadığımız cinneti çok iyi açıklamaktadır.
Kabul etmemiz gerekir ki öğretmenlerimiz sınıfta kaldılar. Eğer öğretmenlerimiz eğitimi besmele ile başlatıp çocuklarımızın, gençlerimizin kalbini İslam ile besleyip, Allah korkusuyla, adalet duygusuyla doldursalardı, terbiye edebilselerdi bu gün bu acıklı halde olmazdık. Gençlerimizi zevkin, lüksün, rahat ve kolay yaşamın kulu haline getiren eğitim sistemimiz suçludur. Zevkin, lüksün, rahat ve kolay yaşamın Rabbi nefistir. Nefis ne emrederse onu yapar. İşte bu gün şiddeti, öldürmeyi, ahlaksızlığı emreden nefsin isteği, aslında şeytanın isteğidir. Okullarda gençlerimize yalnız Allah’a kul olmayı öğrettiğimiz zaman bütün bu sorunlardan da kurtulabiliriz.