ÖZÜR DİLERİM DÜNYA
Dünya zâlim bir yer değildir. Cümleyi şöyle kurarsak-sanırım- daha anlaşılır olur: Dünya zâlim değildir. Dünyayı bir zulüm diyârı yapan, üzerinde yaşayanlardır. Zulüm, bir şeyi yerli yerine koymamak… En basit tarifi bu.
Dünya zâlim değildir. Biz, onu yorarak, anasını ağlatarak, zulmü kendimiz çağırırız. Yoksa dünya, tüm insanlığa yetecek kadar büyük. Uzayda yer aramaya gerek yok yani, eğer oraları da koloni yapmak istemiyorsak…
“Merhaba uzaylı. İşte bu vergi numaran.” Bunu demek istiyoruz ve iyi ki uzayda kimse yok.
Dünya dediğin, üstünde yürüdüğün, ev bark kurduğun şu toprak işte. Toprak sana ne yapsın? Nasıl zulmetsin sana? O kadar zorluyorsun ki zulme kendin davetiye çıkarıyorsun. Birden bire tependeki gökte delikler oluşuyor. O kadar yormuşsun ki dünyanın tepesini; tepesi atıyor adeta.
Balıklarını toparlıyorsun meselâ. Sanki daha sonra acıkmayacakmış gibi ne kadar varsa toparlıyorsun. Sonra da ağlıyorsun: Balık kalmadı denizlerde… Sanki balıklar turistik seyahate çıktı. Hepsi midende ve kesende…
Yeryüzünde, türünün en son örneği bir canlıyı, bir lokantaya epey yüklü bir paraya satmak için avlıyorsun; yapıyorsun bunu. Karın bile doyurmayacak ebatta olsa da fark etmiyor. Müşterisi hazır… Dünyadan sildiğin her tür, senin türünün de sonu aslında; anlamıyorsun. Zâlim olan sensin. Sensin aslında dünyaya zulmeden.
Tepende depremler buluyorsan, azgın ve taşkın sular, denizler buluyorsan, bunlar hep, senin, yüz bilmem kaç milyar yıldır dünyayı zorlaman yüzünden. Ağaçları tükettiğin için oluyor kuraklık. Gökyüzünü berbat dumanlara gark ettiğin için kafana asit yağmurları yağıyor. Tükettiğin türler yüzünden, başka türler artıyor. Fare bırakmazsan, yılanlar artıyor meselâ. Midyeleri toparlarsan, ciğersiz kalıyor deniz. Sonra sâhilde oturup, yüznumarandan denize ulaşanların kokusunu teneffüs ediyorsun.
Ve zâlim olmadığı gibi yalan da değil dünya. Ömrünü tamamlayana dek hep burada olacak. Yalan olan da sensin. Milyarlarca yıldır, bir varmış bir yokmuş misâli gelip geçtin dünya üstünden; yalan oldun… Dünya hâlâ burada. Senin mütecâvizliğine rağmen burada. Ve hâlâ ona, “yalan dünya” diyorsun. En büyük yalan, hatta tek yalan sensin. Senden sonra da dünya, bir büyük gerçek olarak, ömrünü doldurana dek yerinde olacak.
Yeryüzünde, yeryüzünün belirlediği hiçbir sınır yok. Ona, izâfi sınırlar çeken sensin. Sınırın karşı tarafındakini düşmanın bilen de sensin. Dünya, kimseyi de düşmanı bellemez. Herkesin yiyeceği hazırdır onda. Tüm yiyeceği, içeceği, kendi sınırına kazandırmaya çalışan sensin. Senin dışındakiler aç kalsa, sen, “karnım doydu” diye sevinensin. Dünya aç bırakmaz kimseyi; kimseyi atmaz bir sınıra. Zira dünyanın, kendi çizdiği hiçbir sınırı yok…
Zulümkârsın. Bari yalan söyleme. Dünya zâlim değil. Dünya yalan da değil. Yalancı ve zâlimsin. Kendinden başkasını düşman belleyensin. Yaşadığın yeri, dünyanın merkezi sanan, diğerlerini küçümseyen sensin. Zulmüne en fazla uğrayan da kendinsin. Zira sen, kendini de dünyanın merkezi sanırsın. Toprağa gireceğin güne kadar da bunu böyle bileceksin.
İyi ki ölünü kabul ediyor bu alçakgönüllü dünya…