Sevgili dostlarım evvel zaman içinde henüz demokrasinin dünyaya egemen olmadığı bir dönemde, malumunuz halklar ya padişahlıkla ya da krallıkla yönetilirdi. Bu yönetimler de babadan oğula direk miras olarak kalırdı.
Efendim padişahın biri ölmeden önce tahtını oğluna devredeyim demiş. Haliyle taht devir teslim töreni düzenlenmiş. Baba taht devir teslim töreninde oğluna Bak evladım. İnsanları yönetmek öyle kolay değildir. Seni çok zor günler bekliyor. Şimdi sana 3 tane zarf veriyorum. Sıkıştığın zamanlarda bu zarfları teker teker açarsan seni epey rahatlatırlar. Bu zarfları sağlam bir yerde sakla der.
Babasından zarfları alarak tahta oturan genç padişah, ülkeyi çok iyi yönetmeye başlar. Etrafında kendisine kul köle olanların haddi hesabı olmaz. Gün gelir devran değişir. Ülkedeki insanlar isyanlar çıkarmaya padişahı eleştirmeye başlarlar. Bizim padişah hemen babasının kendisine verdiği ilk zarfı açar ve okur, Senden öncekileri kötüle ve yoluna devam et
Padişah denileni yapmaya başlar. Ondan önceki babası olduğu halde onu bile kötüler ve yoluna devam eder. Bir müddet daha ülkede güller açar, çiçekler buram buram kokar, her yerde mutluluk türküleri söylenir. Ancak hiç beklenmeyen bir zamanda yine halk isyan çıkarır. Padişah bakar durum kötü Medet ya zarf diyerek hemen ikincisini açar ve Yanındakileri kötüle ve yola devam et yazısını okur.
Sonra ne mi olur? Ne olacak padişah başlar yanındakileri kötülemeye. Kötülemek ne kelime kelle bile alır. Değil mi ki, babası zarfları onu kurtarması için verdi, padişah kurtulacaksa zarftaki yazılanları en şiddetli şekilde yapması gerekir.
Yine ülkeye bahar gelir, insanlar mutlu ve umutludur. Ancak gel zaman git zaman halk açlıktan kırılmaya, hastalıktan yıkılmayla başlar ve isyan sesleri duyulur. Padişah yine kurtarıcı olarak bellediği son zarfa koşar. Açar ve Ömrünün yöneticilikle ilgili bölümünün sonuna geldin. Senden sonraki varisine tahtı bırak yazısını okur ve tahtını apar topar kendisinden sonrakine bırakır.
Sevgili dostlarım. Hikaye"yi bir kadeh olarak düşünürsek, asıl olanın kadeh değil içerisindeki mana şerbeti olduğunu görürüz. Evet hikaye bir kaptır, manası ise şerbettir ve onu içmek gerekir. Uzun yıllardır gerek bürokraside, gerekse şehrin yönetiminde söz sahibi olan insanlarımızın üçüncü zarfı açmalarının zamanı çoktan gelmiştir. Bunlar da bunun farkındalar. Ancak 90 dakikanın sonunda ne kadar uzatma oynarız, hakem ne kadar bizden tarafa olur manevraları yapıyorlar.
Dostlarım insan ömrünü beyhude şeylerle geçirmeye görsün. Hep beyhude işlerle uğraşacağını zanneder. Beyhude işlerle uğraşan bir kısım yöneticiye ancak, O kadar çok insanı kırdınız, döktünüz, küstürdünüz ki, kötüleyecek insan kalmadı etrafınızda. Bari izzet ile çekilin babı devletten denir.
Geçenlerde çok eski bir dostum, Bak arkadaş, insanın şayet 3-5 tane 15-20 yıllık dostu yoksa anlaki o insandan dost olmaz. Çünkü dostluğu menfaate dayanır. Uzun vadeli dostluklarda menfaat değil, karşılıklı saygı, sevgi ve güven vardır. İşte ondan bu insanların dostlukları uzun solukludur şeklinde konuştu.
Menderes kulunuz bakıyor da dost deyip güvenip onlar için her türlü fedakarlığı yaptığı insanlar, acıcık menfaatlerine uyulmadığında kendisini çok rahat terk edip selam dahi vermediklerini görüyor. Ne yazık ki, yıllarca birlikte olup dava arkadaşlığı yaptığı insanlar, kendisine iş düşünce soluğu Papua Yeni Gine"de alıyor. Unutmayın dostlar, Arap atasözünde der ki, Men Dakka duka yani Çalma kapıyı, çalarlar kapını
Kalın sağlıcakla.