Ramazan ayı yardımlaşma, dayanışma ve kardeşliğin perçinlenerek, manevi doyumun zirveye ulaştığı en nadide bir zaman dilimi olarak Rabbimiz tarafından Ümmeti Muhammed’e armağan edilmiştir. Allah Resulu (sav)’in hayatına baktığımızda bu ayda, diğer zamanlara nazaran daha coşkulu bir şekilde infak yapmaya gayret gösterdiğine şahit oluyoruz.
Bu durum Resulüllah’ın cömertlik seviyesini artırmış olduğunu göstermekle beraber, O’nun oruçluya yapılacak iyilikler konusundaki tavsiyelerine bizzat kendisi uyarak bizlere örnek olduğunu ve oruçluya ikramda bulunmaya ne denli önem verdiğini ortay koymaktadır.
Oruç bizler için bir nefis terbiyesi, farkındalık, şükür duygularımızın da harekete geçtiği bir ibadettir. İmsak vaktinde niyet ederek normal zamanlarda helal olan gıdaları kendimize yasaklar ve Allah’ın helal dairesinin genişliğini nefsimize öğretiriz.
Bu durum Cenabı Allah’ın bizim ahlaki olgunluğa erişmemiz için uyguladığı manevi bir eğitim sürecidir. Gün içerisinde dilimizi, gözümüzü, kulağımızı da muhafaza eder gereksiz tartışmalardan uzak durarak “Ben oruçluyum der”(1) tartışmadan kaçınırız.
Oruç eğitim sisteminin, uyguladığı bu disiplin bizim paylaşma ve dayanışma duygularımızı her zamankinden daha fazla harekete geçirmektedir. Biz müminler Peygamber efendimizin(sav) “Başı rahmet Ortası mağfiret sonu da cehennem ateşinden azat olmak” diye buyurduğu bu müjdeye nail olabilmek için elimizden gelen gayreti göstermekteyiz.
Dayanışma ve yardımlaşmanın en kıymetli olduğu döneme girmiş bulunuyoruz. Peygamber efendimizin(sav) önemle belirttiği ve Allah katında kıymetli olduğunu ifade ettiği konular şu şekildedir: “Mazlumun duası ret olunmaz.” “Yetimin başını okşayınız.” “Misafire ikramda bulunun.” “Bir oruçluya iftar ettirirseniz onun sevabından eksilmeksizin aynısı size de verilir.” Müjdelerinin ışığında bu mübarek ayda Rabbimizi hoşnut etmeye gayret sarf etmeliyiz.
Konunun başlığı bugünlerde millet ve ümmet olarak gösterdiğimiz davranışla birebir uymaktadır. Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve etkisi 11 ilimizle beraber ilçelerini de kapsayan asrın felaketi olarak nitelenen bu büyük afette yardımlaşma ve dayanışma örneği gösteren milletimizden ve ümmeti Muhammed’den Rabbim sonsuz razı olsun.
Bu uzun soluklu süreçte milletimiz yardımlaşma ve dayanışmaya devam ederek üzerine düşeni layığıyla yerine getirecektir. Bizzat tanık olduğum bir depremzede kardeşimizin şu ifadesini sizlerle paylaşarak konuyu tamamlamak istiyorum. “Bu deprem olmadan önce içimde kardeşlik duygularımızın zayıfladığına dair hisler beliriyordu. Lakin deprem olduktan sonra bizi hiç tanımadığı ve hiçbir menfaati olmadığı halde malıyla ve canıyla insanların buralara akın ettiğini görünce anladım ki kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz halen dipdiri, halen dimdik, halen aktifmiş...”
Rabbim birlik ve beraberliğimizi daim eylesin.