Adamın birinin dediği gibi hastayım dedim inanmadınız şimdi öldüm ne olacak, yaklaşık iki yıl öncesinden bildiğimiz Hükümet Cemaat ayrışmasının geldiği nokta samimi tüm insanları üzdüğü bir gerçektir. Kimse demesin ki yok efendim biz şuna düşmandık ona iyi oldu, buna dosttuk bu iş onun adına iyi olduğuna sevindik, bir manevi şahsiyet der ki bela hususi olmaz umumi olur, yani bir topluma bir bela geldiğinde o bela sadece toplumun belli bir kesimini kapsamaz, toplumun tamamını ihtiva eder. Lüt kavminin çoğu ibadet ve taat içerisinde olmasına rağmen kavmin bir kısmının kötü fiilleri nedeniyle tamamı helak oldu. Bu nedenledir ki yaşadığımız süreçte olup bitenler bizi ilgilendirmiyor deme lüksümüz yok, aksine yaşanan her olaydan toplum olarak sorumluyuz, her ne kadar Kuranı Kerim Veltekün minküm ümmetün yedune ilelhayri ve yemurunu bilmaruf.... sizlerden bir toplum iyiliği emretsin kötülükten nehiy etsin(alıkoysun) buyurmakta ise de sadece toplumun bir kesiminin yaşanan olumsuzluklar karşısında konuşması diğerlerinin sessiz kalması veya oh iyi olsun demesi hepimizi günahkar yapar.
17 Aralık gününden bu güne dek yaşanan olayları değerlendirecek olur isek sürekli olarak olaylar gerilerek tırmandı, özellikle Hoca Efendinin yaptığı beddua ciddi anlamda toplumu üzdü. Her ne kadar cemaat mensupları buna mübahale dedilerse de Kuranı Kerimde geçen iki olayı değerlendirmek gerekirse Ali İmran suresi 61. Ayeti Celilisinde geçen konu Hıristiyanlarla Efendimiz arasında geçen Hazreti İsa (A.S.) 'nın, Allahın oğlu olup olmadığı konusundaki tartışma olup Efendimiz Hazreti İsa'nın Allahın Kulu ve Resulü olduğunu söylemesi üzerine Hıristiyanların ısrarla Allahın oğlu olduğunu söylemeleri üzerine yapılan tartışma sonunda Allah Resulünün Hıristiyanlara O Zaman haksız olana birlikte beddua edelim demesi üzerine Hıristiyanların geri adım atması olayıdır. Nur Suresinin 6,7,8,9. Ayeti Kerimelerinde geçen konu ise eşinin zina yaptığını iddia eden bir kocanın bu iddiası üzerine efendimizin adamın eşini çağırıp konuyu sorması üzerine kadının eşinin söylediği zina konusunu inkar etmesi üzerine Lian denilen olayın yaşanmasıdır. Lian şudur; eşine zina isnadı iddiasında bulunan kişi ile eşinin iddialarını dört şahitle ispat etmemesi durumunda Hâkim karşısına çıkarılıp her iki taraf da yemine davet edilir. Her iki tarafın yemin etmesi halinde erkek iftira cezasından kadın da zina cezasından kurtulur. Görüldüğü gibi her iki olayın da cemaatin iddia ettiği mübahale olayı ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Burada dikkatimi çeken husus herkesin yaptığını meşru göstermeye çalışmasıdır, oysaki hani İslam Dini hoşgörü ve kardeşlik Dini idi, Dinler arası ittifak veya iletişim mücadelesi veren insanların kendi Mümin kardeşlerine beddua etmesi sureti katiyetle kabul edilecek bir durum değildir. Yapılması gereken nedir derseniz, Allah Resulü İsmet (Günahsız) sıfatına sahip bir Peygamber olmasına rağmen her gün yüzlerce kez tövbe edip Allah'tan af dilemesi bizlere örnek teşkil edip, yaptığımız hatalardan pişman olup ortalığı sulh etmek var iken birilerinin çıkıp ben her şeye rağmen oyumu AK Partiye vereceğim demesi, başkalarının burada mübahale var, ila var gibi alakasız konular üzerinden çıkış noktası bulmaya çalışması kanaatimce abesle iştigaldir. Yapılacak tek şey helalleşmektir gerisi hikâyedir. Bu saatten sonra bu olmaz demeyin kanaatimce her şey masada çözülmeli kavganın kimseye yararı olmaz, ben kavganın da uzlaşmanın da ne olduğunu en iyi bilenlerindenim.
Bu arada dün istifa eden Bakanlardan birisinin yaptığı basın açıklamasında Başbakan'ı istifaya davet etmesi de çok manidar bir durum, insan benden sonrası tufan dememeli, AK Parti kurulduğu günden itibaren her türlü üst düzey görevleri verdiği bir insanın ömrü hayatında görebileceği en üst makam olan Bakanlık koltuğuna oturduktan sonra şartlar gereği koltuğu bırakmak zorunda kalınca kalkıp yol arkadaşını istifaya davet etmesi üzüntü verici bir durum. Ben AK Parti teşkilatlarında bir nebze olsun görev yapmış birisi olarak yaşadığım onca olumsuzluğa rağmen parti tüzel kişiliğini zedeleyecek en ufak bir duruşum olmamıştır, olamaz da. Ancak benimle uğraşıp bana zarar veren kim olursa olsun veya hangi partiye mensup olursa olsun gereğini yapacağım gibi kamu yararı olan her konuda kişilerle ilgili yapılması gereken haberleri yapmaktan da asla çekinmem. Burada dikkat edilmesi gereken konu toplumun huzurunu ve ülkenin istikrarını bozmadan olayları sağlıklı çözüm noktasına getirmektir. İdarecilik adı üzerinde olayları ve insanları idare etme sanatı olduğuna göre ülkeyi yönetenlerin ve cemaat yöneticilerinin sorumluluklarının farkında olarak davranmak zorunda olduklarını bilmeleridir. Sözlerime son verirken önümüzdeki süreçte kavgadan, çekişmeden uzak günlerin gelmesini temenni ediyorum. Kalın sağlıcakla