PENCERENİN ARDINDAKİ MUCİZE

Semiha Sandıkçı

Ömrümüz boyunca kaç  bahar yaşardık  kim bilir?Sadece bir mevsim,bir geçiş  olarak mı gördük  baharı? Oysa baharda ağaçlar sırlarını  açar görebilen gözlere. Bazı  göz  sadece çiçek  görür, bazısı  ilahi bir güç, sır, ölümün  yanında  ya da ardında  yeni bir doğuş, yeni bir hayat, yok oluşun yanında  varoluş, yaratılış.Doğa bir kitap gibidir,her mevsim ayrı bir hikaye anlatır.Her satırı  dikkatle okuyabilmek gerek.


  Size yine bir hikaye anlatmak istiyorum,beni etkileyen olaylardan biri bu.Bazen hikayeler anlatılmak  isteneni daha etkili anlatır çünkü.Bir hastane odasında ileri derecede hasta  olan iki adam yatıyordu. Adamlardan birinin her öğleden sonra  bir saatliğine oturmasına izin verilirdi,ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın  yatağı  pencerenin yanındaydı.Bu iki hasta odada yanlız  olmalarından dolayı saatlerce birbiriyle konuşur, evlerini,işlerini, ailelerini,askerlik anılarını, gittikleri yerleri biribirlerine anlatırlardı. Başka  türlü hasta yatağından vakit nasıl  geçerdi ki? Pencere yanında  yatan hasta her öğleden sonra, oturmasına izin verildiği saatte pencereden gördüklerini diğer hastaya anlatırdı. Diğer  hasta da merakla dinler,ertesi günü  iple çekerdi. Bir yandan da içten  içe pencere kenarındaki yatakta kendisi olup,gözleriyle görebilmeyi isterdi.


  Odanın penceresi,içinde çok  güzel  bir göl  olan parka bakıyordu. Ördekler,kuğular gölde  yüzerken, çocuklar da kayıklarını yüzdürüyordu.Genç  aşıklar banklarda oturuyor, gökkuşağının tüm  renkleri çiçeklerin  arasında  dolanıyordu.Koca koca ağaçlar gökyüzüne doğru uzanıyor, dallarından kuşlar  havalanıyordu.Pencere kenarındaki hasta bunları detaylarıyla anlatırken,diğer hasta odanın öbür ucunda,gözlerini kapayarak,anlatılan bu güzel manzarayı ve olayları gözünde canlandırırdı.Günler ve haftalar böylece geçti. 


  Bir sabah ilaçlar elinde pencere kenarındaki hastanın  yanına gelen hemşire, hastanın cansız bedeniyle karşılaştı. Uykusunda,yüzünde bir huzur ifadesiyle ölmüştü. Hüzünlendi hemşire, hastane görevlilerine haber verdi,cesedi taşıdılar. Diğer hasta günlerdir arkadaş olduğu, sohbet ettiği, zorlu geçen hastane günlerine bir anlam katan adamın öldüğüne üzülmüştü.Odada yalnız kalmıştı ve pencere kenarındaki yatak artık boştu. Hemşireye "o yatağa  geçebilir miyim?"diye sordu.Ne sakıncası olabilirdi ki?Görevlilerin yardımıyla  adam pencere kenarına  taşındı.Adam heyecanlıydı, artık hayalinde değil, kendi gözleriyle  görebilecekti dışarıyı. Yavaşça  doğrulmaya çalıştı, pencereden dışarıya  baktı.Pencere boş  bir duvara bakıyordu. 


  Şaşkına dönmüştü adam.Hemşireye ölen arkadaşının pencere dışından ona anlattıklarından  bahsetti.Nasıl olabilirdi böyle birşey? Oysa onun gördüğü sadece bir duvardı.Hemşire ölen adamın kör olduğunu, pencerenin önündeki duvarı görmediğini söyledi. Ölen adam kendi hayalindeki kurgularıyla kendini mi mutlu etmek istediğinden,yanındaki  arkadaşını mı mutlu ve teskin etmek istediğinden anlatmıştı o güzel manzaraları bilinmez.Belki de ikisi birden,sonuçta hem kendi son günlerini huzurla geçirmiş, hemde diğer  hastaya umutla,güzel  günler yaşamasına  vesile olmuştu. 


   Aslında görmeyen bir çift göz neler görebilir,hayata ne anlamlar katabilir.İyi düşünen iyi görür değil mi?Mutlu olan mutlu edebilir. Gelen hediye paketini açarsananız içindeki sürprizi görebilirsiniz. Bakabilmek değil mesele,görebilmek,dinlenlemek değil, anlayabilmek,düşünmek değil, bir anlam çıkarabilmek ve varolmak değil hayatta,iz bırakabilmek önemli.Bir de kıssadan hisse çıkartmak.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.