Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yaşadığı dönemde Arap Yarımadası’nda Yahudi toplulukları bulunmaktaydı, özellikle Medine ve çevresinde yoğun bir şekilde yerleşmişlerdi. Bu Yahudi topluluklarının İslam'ın doğuşu ve Peygamberimizle olan ilişkileri çeşitli aşamalardan geçmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.), hicretle birlikte Medine'ye yerleştiğinde, orada yaşayan Yahudi kabileleriyle anlaşmalar yapmıştır. Bu anlaşmalardan en önemlisi "Medine Vesikası"dır. Bu vesika, Müslümanlar ile Yahudiler arasında barış ve karşılıklı yardım esaslarını belirlemiştir. Yahudiler, Müslümanlarla barış içinde yaşayacak, ortak savunma yapılacak ve birbirlerinin haklarına saygı gösterilecekti.
Başlangıçta Yahudiler, Peygamberimizin Medine'ye gelişini olumlu karşılamış ve bazıları İslam’a ilgi duymuştur. Fakat zamanla Yahudi toplulukları arasında İslam'a ve Hz. Muhammed'e karşı bir muhalefet gelişmiştir. Yahudi âlimleri, bekledikleri peygamberin kendi soylarından geleceğine inandıkları için Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmemiştir.
Süreç içerisinde Yahudilerin bir kısmı Müslümanlarla çatışmaya girmiştir. Özellikle bazı Yahudi kabileleri (Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kureyza) Medine'deki barış anlaşmalarına rağmen düşmanca tavırlar sergilemişlerdir. Bu durum, bazı kabilelerle savaşlara ve onların Medine’den çıkarılmalarına yol açmıştır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Yahudilerle mücadelesi çoğunlukla Medine dönemindedir. Bu mücadeleler, Yahudi kabilelerinin Medine'deki Müslümanlarla olan ilişkilerinden ve zamanla bozulan anlaşmalardan kaynaklanmıştır.
Beni Kaynuka(624), Medine'deki üç büyük Yahudi kabilesinden biriydi. Müslümanlar ile Beni Kaynuka arasında, Bedir Savaşı’ndan sonra gerginlik artmaya başladı. Bedir'deki Müslüman zaferinden sonra Beni Kaynuka, Müslümanların gücünü küçümsemeye başlamış ve onlara karşı düşmanlık beslemiştir. Bir Müslüman kadına yapılan bir hakaret olayı, iki taraf arasında çatışmaya sebep oldu. Bunun üzerine Peygamberimiz, Beni Kaynuka'yı kuşattı ve anlaşmayı bozmaları nedeniyle Medine'den sürgün etti.
Beni Nadir kabilesi(625-626), Medine Vesikası'na göre Müslümanlarla barış içinde yaşama sözü vermişti. Ancak Uhud Savaşı’ndan sonra bu kabilenin bazı liderleri, Peygamberimizi öldürme planları yapmaya başladılar. Bu komplonun ortaya çıkması üzerine, Peygamberimiz Beni Nadir’e Medine’den çıkmalarını söyledi. Onlar direniş gösterdiler, ancak Müslümanlar tarafından kuşatıldılar ve sonunda Medine'den sürgün edildiler. Bu olay, Yahudi kabilelerinin Müslümanlarla olan bağlarını ciddi şekilde zedeledi.
Beni Kureyza(627), Hendek Savaşı sırasında Müslümanlarla ittifak kurmuştu, ancak savaşın en kritik anında anlaşmayı bozarak Mekke müşrikleriyle iş birliği yaptı. Müslümanlar, Medine'yi başarıyla savunduktan sonra, Peygamberimiz bu ihanetin hesabını sormak için Beni Kureyza üzerine yürüdü. Beni Kureyza, birkaç hafta süren bir kuşatma sonucunda teslim oldu. Kabile mensupları arasında yapılan yargılamalarda, savaşta ihanet edenler cezalandırıldı ve kabilenin büyük bir kısmı Medine’den çıkarıldı.
Beni Nadir'in sürgününden sonra Yahudilerin önemli bir kısmı Hayber bölgesine yerleşmişti. Hayber, güçlü surlarla çevrili ve Yahudilerin önemli bir ticaret ve tarım merkeziydi. Hayber Yahudileri, Medine'ye karşı sık sık düşmanca tavırlar sergiliyor ve Müslümanların düşmanlarıyla iş birliği yapıyordu. Bunun üzerine Peygamberimiz, Hayber’e(629) sefer düzenledi. Yapılan savaşın ardından Müslümanlar Hayber'i fethetti ve Yahudiler ile barış antlaşması yapıldı. Bu anlaşmaya göre Yahudiler, Hayber'de kalmaya devam ettiler ancak elde ettikleri mahsulün yarısını Müslümanlara vermeyi kabul ettiler.
Yahudi din adamları, özellikle İslam'ın peygamberlik iddiasını kabul etmemiş ve peygamberlik konusundaki teolojik anlaşmazlıklar zaman zaman sertleşmiştir. Peygamberimiz, Yahudi topluluklarını İslam’a davet etmiş, bazı Yahudiler Müslüman olmuş, ancak çoğu peygamberliğini reddetmiştir. Bunun yanında Yahudiler, bazı kereler Müslümanlara karşı müşriklerle iş birliği yaparak siyasi ve askeri hamleler gerçekleştirmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed, Medine'deki Yahudi kabileleriyle ilişkilerini başlangıçta barışçıl bir temelde yürütmüş, Medine Vesikası ile bu barış ortamını korumaya çalışmıştır. Ancak Yahudi kabilelerinin bir kısmının anlaşmalara uymaması, Müslümanlara karşı düşmanlık ve iş birliği yapmaları sonucu çatışmalar kaçınılmaz olmuştur. Bu çatışmalar, İslam Devleti'nin siyasi olarak güçlenmesi sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Peygamberimizin bu süreçte izlediği strateji, ihanet edenlere karşı adil bir tabi sergilemek ve barışı bozan tarafları cezalandırmak olmuştur.
Yahudiler, Hz. Musa döneminde, emirlere muhalefet ettikleri için İlahi sürgüne tabi tutulmuşlardır. Bulundukları toplumlarda maddi güçleri varsa da ruhen ve zihnen, panik ve stres içindedirler. Bugün, maddi açıdan güçleri var olsa ve siyonist zihniyet merkezli dünyaya hakim olmaya çalışsalarda huzurları yoktur. Hiçbir zaman huzurlu bir dünya hayatları olamayacaktır. Gözyaşı ve kandan beslenmeyi tercih eden siyonist topluluk Müslüman toplumlar için imtihan vesilesidir.
Kıptilere karşı, Hz. Musa tarafından sahiplenilen ve Allah tarafında özel ikram ve ihsana tabi tutulmalarının teşekkürünü ve şükrünü yerine getirememiş şımürmışlardır. O şımarıklıkları hâlâ devam etmektedir ve yok olmaya da mahkumdurlar. O günden sonra yüzleri gülmemiş, huzur görmemişlerdir.