"Polis olup dövicem işte!.."

Neval Sultan

Bir televizyon programında, dört beş yaşlarında bir çocuğa ne olmak istediğini soruyorlar. Çocuk "polis" diyor. "Neden, ne yapar polis?" diyorlar, "Döver!" diyor...

Tam da polis haftasında üstelik...

Programı sunan ve soruyu soran kadın hemencik toparlamaya çalışıyor "Olur mu evladım, polis bizi korur, güvenliğimizi sağlar..."

Çocuksa gülüyor...
Güler tabii!..
 
Sokağa gezmeye çıkardığımız çocuğumuz, hasta hasta "dondurma" diye tutturup ağlamaya başlayınca silahımız hazır:
"Bak polis amcalara söylerim seni, döverler..."

Trafikte kırmızı ışığa alerjisi olan sürücü baba, çocuğu arabadayken değil, polisi gördüğünde ışıktan haberdar oluyor... Neden? Çünkü "Polis kızar!.."

Emeksiz kazancın hırsızlık olduğunu anlatamadığımız çocuklarımız, büyüdüklerinde, emeksiz kazançtan değil, polise yakalanıp bedelini ödemekten korkuyor...

Hukuk devletinde suçun cezasını kişisel olarak vermeye kalkıp adam öldüren kahramanlaştırılıyor, hukuk devletini korumakla görevli polis, kahramanı(!) yakaladığı için "tü, kaka!.." oluyor...

İyi aile terbiyesi almamış, suça meyilli, şiddete eğilimli kim varsa polisin sorumluluk alanına giriyor, ama bu kişileri toplum böyle yapıyor denmiyor, tutuklama anında belinde silahı, elinde jopuyla güçlü görülen polis kötüleniyor... Niye? Çünkü suçlular "mazlum" görünüyor...

Çocuk televizyonu açıyor, bir kısım medya sağolsun, "izinsiz" yürüyüşe jopuyla kalkanıyla paldır küldür engel olmaya çalışan polisi görüyor... Ama "izinsizliğin" değil, jopun altı çiziliyor...

Polis kalkanı ardında "haber" yapmaya giden muhabir, kaç kovala anında hakaret eden, silah çeken, polisle yumruk yumruğa giren zanlıyı değil, polisin yumruğunu çekiyor, yine polisin koltuğunun altından!..

Hayat kadınları satıcılarıyla birlikte ortalığı birbirine katıyor, huzuru bozanı yakasından yakalayan polis "yakasına yapıştı" diye haşlanıyor...  "Yaka-paça" götüren yine polis...

Çocuk, gerçek hayatta ve televizyonda sadece döven polisi görüyor... Dövüleni, nedenini, nasılını sorgulayamıyor... Sorgulatamıyoruz...

Ve çocuk gülüyor...
Güler tabii!..

Ne bilsin geceleri polisler sayesinde annesinin koynunda rahat rahat uyuduğunu... Anlatamamışız ki!.. Ne bilsin devriye gezen polis cıvcıvının, aslında, geleceğini, okulunu, canını, malını, sevdiklerini; kötülerden, suçlulardan, hırsızlardan, hainlerden, nankörlerden, kul hakkı bilmezlerden, insana saygı tanımayanlardan koruduğunu...

O çocuk, küçücük yaşında annesi onu terkettiği için, kötü hayat şartlarıyla yüzleşmek zorunda kalmış bir zavallı hissediyor kendini.  Ve bu zavallılıktan kurtulmanın tek çaresi var: "Sürekli dövdüğünü gördüğü polis" gibi dövebilecek kadar güçlü bir  polis olmak!..

Eğer "ne bilsin" diyerek başladığımız paragraftaki polisi anlatamazsak, ve eğer olur da, bir gün büyüdüğünde polis olursa, sadece "döven" bir polis olacak!..

Ve bunun sorumlusu yine toplum olarak biz olacağız... Ama yine biz kızacağız "polise bak polise" diye...

Aslında kızdığımızın kendimiz olduğunu bilmeden!..
"Bak polis  amcalara söylerim seni, döverler..." diyerek dondurma isteyen çocuğu susturmakla bu süreci başlattığımızı bilmeden!..

Ve çocuk gülüyor "Aa, öyle olur mu evladım, polis bizi korur..." diyen sunucuya...

Ve çocuk gülüyor...

Bütün çocukların yüzlerini emniyet ve huzur içinde güldüren tüm polislerin bayramı kutlu olsun...


 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.