Rahmetli Siyasetçiler

İsa Abanoz

  Siyaset öyle bir tutkudur ki bir giren bir daha o girdaptan zor çıkar hatta çıkamaz. Kapıdan kovulsa da bacadan girer siyasetçi. Şair Eşref"in “Kışlalar saye-i şahanede cennet gibidir. / Bir giren içinden gâvur olsa çıkamaz.” sözlerini siyasete uyarlarsak akla hemen bazı siyasetçi gölgeleri düşer. Bunlar öyle ya da böyle her zaman kendilerini gündemde tutmayı da çok iyi başarmışlardır.

   Söz konusu siyasetçi tipinin temsilcileri dışarıya karşı: “Biz bu işleri bırakmayı çok istediiik. Ama bırakmadılar biziii. Tabandan ısrar ettileeer. Tavandan bastırdılaaar. Partiyi başka yollara götüreceklerdiii. Partinin misyonunu değiştireceklerdiii…” gibi bir sürü tehdit ve nedenlerle ortaya çıktılar. Bizsiz bu işler olmuyora getirdiler sözü. Burada sözü bitirdiler. Bir taraftan biz istemezüüük, dediler, diğer taraftan bir yerlere işmar etmekten de geri durmadılar. Böylece akıllarda şüpheler oluştu…

   Cumartesi günü yapılacak DSP kongresi pazar gününe ertelendi (17 Mayıs 2009). DP kongresi ise yapıldı, genel başkanlığa Hüsamettin Cindoruk seçildi. Oy vermediği bir partiye genel başkan oldu Cindoruk. Kuklası olduğu kişi de o partiye oy vermemiş. “Biz yokken parti az oy alsın. Biz gelince çok oy alsın. Farkımız görülsün.” istiyor olsa gerek bu siyasetçiler.

   Eskiden olduğu gibi şapka sallayarak oy alacaklarını sanıyorlar. O devirler geçti diye düşünüyorum. Bir iki laf oyunuyla milletin oyunun satın alınabileceğini sanıyorlar. Hizmet önemli değil. İstikrar da önemli değil. İstikrar istemiyorlar. Kendilerine birer koltuk verilsin yeter onlara. Gerisi boş… Cumhurbaşkanı seçilmesini de istemeyenler bunlar değil miydi? DYP ve ANAP"ın meclise gidip oylamaya katılmalarını engellemediler mi? O iki partiyi de böylece bitirmediler mi? Kendilerine yol açmak için yapılan bir davranış içerisine girdiklerini söylesek buna kim ne der?

   Birileri Türkiye"nin hâlâ 50-60 yıl öncesinde olduğunu sanıyor. O zamanlarda da yukarıda saydığımız ve saymadığımız illegal (kapalı kapılar ardında gizli işler) işler yapıyorlardı ancak bunları kimse anlayamıyordu. Gelişmelerin önünde takozculuk yapıyorlardı. Şimdi sağır sultan bile olup bitenlerden haberlidir.

   Türkiye"de 50-60 yıldır siyasetin içinde olanlar, hizmetler (!) yapanlar da yukarıdakiler değil miydi? Bu yollar kaç defa ihaleye çıkmış, bu yolların üzerinden kaç yandaş zengin edilmişti? Daracık yollarda çekilen ıstıraplar, yaşanan kazalar ve ölen insanların peşlerinden ağlamayı da çok iyi becerdiler. O zaman bu ağlamalar yutuldu. Ancak şimdi yapmacık hareketler yutulmuyor. İnsanlar, eskisi kadar kolay kanmıyor. Unu, şekeri, buzdolabını alıyor. Oy vermeyecekse yine vermiyor.

   Benim gibi olmayanlar Türkiye"den çıkıp gitsin diyenleri de bu Türkiye unutmadı. Demirel"in ulaşamadığı bir ombudsmanlık (kamu denetçisi) kalmıştı. İlerleyen yaşına rağmen bu makamı da istediğini söyleyebiliriz. Az uğraşmamıştı bu makam için. Seçilip orada ölmek de fena bir düşünce değildir, ne dersiniz?

   Bu toplumun ölülerin arkasından kötü konuşmadığını bildikleri için belki görev üzerindeyken ölmek istiyorlardır. Belki şehit de derler onlara. Bu düşünceler, bizleri siyasetin emeklisi değil rahmetlisi olur, düşüncesine ulaştırdı.

   Rahmetli olmaya aday siyasetçiler bunlarla da sınırlı değildir. Herkesin bir rahmetli siyasetçisi vardır. İyi haftalar…

   i.abanoz@dengegazetesi.com.tr

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.