Çocukluğumuzda oyuna feda ettiğimiz vakit namazları ile saatlerce oynadığımız oyunlar sonunda iftarı sofra başında beklemek mutlu ediyordu bize .
Nasılsa bir kişi çalışıp getiriyor bir başka kişi de elindeki imkanlarla sofrayı donatıyordu. Doğal olmayan yollarla sarartılmış tatsız muz bulunabilirse ilk olarak çocuklara tattır ılırdı . Düşünmezdik o muz nasıl geldi eve ya da başımızdaki İnsan hangi şartlar altında çalışıyor diye.
Para azdı ama sofra her zaman doluydu.
Bu da annenin marifetiydi.
Zaman Geçti ve biz askere gittik şartlar zordu ,kısıtlı bütçe oluşturulan iftar sofrasından daha yavan olurdu akşam yemekleri askeriyede, daha soğuk bir duruşu vardı iftar kelimesinin de, akşam yemeği kelimesinin de. Denetleme yaklaştığı için oruç tutmamamız yönünde telkinler olmasına karşın yine de vazgeçmezdik oruçtan .
Denetleme hazırlığında denk gelmişti Ramazan ayı,bunun anlamı gün boyu koşturmaca var. Oruç tutacakların isim listeleri istenirdi birliklerden, başlangıçta %90 olan liste her gün fire vermeye başlardı kolay değildi tam tesisat 5 kilometrelik koşu sonunda iftarı beklemek. Ramazan sonunda onu kesintisiz bitirmenin huzurunu yaşardık .Biz inandığımız şeyi yapardık , dışarıda olup biten bizi pek ilgilendirmezdi.
Toplumda bir gruplaşma başladı tutulan oruca saygı ya da saygısızlık konusunda .Hiçbiri beni ilgilendirmiyordu, tutan kendisi için , tutmayan da kendisi için doğru olanı yapıyordu. Bunu özellikle her ramazan haber konusu yapıp ,toplumda huzursuzluğu artırmak isteyen ya da buna çanak tutanların basitliği, kişiliksizlikleri ile ilgiliydi oruç tartışması. Her ramazanın öncelikli tartışmasıydı garip mazeretler, yıllarca bir orucu neyin bozduğunu öğretememiş tiler halka.
Daha komik olanı ise gündemde kalmak isteyen insanların ''Oruç tutmuyorum diye bana saldırdılar'' haberleriyle manşet olmak isteyenlerin acizliğinin manşet yapılması idi.
Bunların düştükleri acizliğe gülerdik. Şimdi ne değişti toplumda artık oruç konu yapılmıyor , yada o dönem amaç ne idi?
Bir dönem sanatçıların verdikleri iftar yemekleri, kurdukları iftar çadırlar ön plana çıkmaya başlamıştı. Çok açık bir reklamdı bu iftar yemeği . Daha sonra iftar çadırı açma işi belediyelerin tek eline geçti. Artık kaç kişiye bir kere de iftar yemeği verildi konusuna döndü olay, amacını aştı reklam kokusu nefret ettirdi .
Bir muzun lüks sayıldığı sofralardan, zengin çeşitli iftar sofralarında otururken terörle mücadelede eden insanların nasıl iftar açtığı aklımızdan geçmedi.
Terörle mücadele edilen o bölgelerde iftarı beklerken gelen "Şu bölgeye gidin ''mesajı bizi hiç etkilemezdi. Çantamızda konserve,ekmek ve suyumuz mevcuttu, iftar geçtikten sonra verilen molalarda iftar açılır, bazen soğuk konserveler ile sahur yapılırdı. Bir de sonraki iftarda gittiğin görev yerinde ezan sesi duymadan iftarı beklemen gerekirdi ki nedense hiç şikayet etmezdik. Biz iki kutsal işi birden yapardık ,birisi oruç ikincisi de vatana hizmet .Bu bizi çocukluğumuzdaki Ramazan sevincimize döndürürdü.
Unutmayın şu an operasyon bölgesinde görevlerini yapan insanların büyük bölümünün oruçlarını tuttuğunu. Onların ibadetleri açıktan değil gizli olur .Tüm dualarımız onlar için olsun bu Ramazan, en büyük duamız da sorun yaşamayan huzurlu bir ülke adına olmalıdır.
Bizler ne kadar da sorun yaşanmayan ülke desek de zor bir sürecin içindeyiz. bu süreç mutlaka aşılacaktır. onu aşmanın en güzel yolların bir tanesi de halkın birlik ve beraberlik içerisinde olmasıdır. Çanakkale ruhudur bizi kenetleyecek olan.
O ruhun tekrar yakalanmasıdır en büyük temennimiz.