Değerli dostlarım,
İçinde bulunduğumuz şu günler kutsal Ramazan ayının günleri. Bu vesileyle Yüce Allah"tan Ramazan"ınızı ve bütün ibadetlerinizi makbul buyurmasını niyaz ediyorum. Diğer aylardan farklı olarak bu ayda sahur, oruç, iftar, teravih, fitre/fidye gibi değerlerle iç içe yaşıyor, onların hayatımıza katmasını düşündüğümüz katkılarıyla buluşmaya gayret ediyoruz.
Her şeyden önce bilinmelidir ki, oruç bir teşekkür ibadetidir. Onun teşekkür olarak kabul edilme gerekçesi, bu ayın içinde bulunan Kadir Gecesi"nde Kur"ân"ın indirilmeye başlanmasıdır. Yüce Allah, insanlığı Kur"ân vahyi ile buluşturduğu için bu büyük nimete teşekkür olarak oruç tutmaktayız. Bakara 2/185"te ifade edildiği üzere, Ramazan ayında, insanlığa rehber olsun ve bu rehberliğin apaçık bir delilleri ve doğruyu yanlıştan ayıran bir ölçü olarak Kur"ân indirilmeye başlanmıştır. Demek ki hayatın gidişatının düzgünlüğü Kur"ân"ın rehberliğine bağlıdır. Müslüman için bunun başka bir anlamı olamaz. Yol gösterici olarak kabul ettiğimiz bu son vahyin insan hayatını inşa edici özelliği en çok bu ayda hissedilmeli, en çok ve özellikle de başlangıç olarak bu ayda Kur"ân ile buluşmanın vesileleri oluşturulmalıdır.
Ramazan ayında bu amaçla çeşitli faaliyetlerin yapıldığını görmekteyiz. Mukabele dediğimiz ve çok faydalı olduğunda hiç şüphemiz bulunmayan Kur"ân"la buluşma faaliyetini çok önemsediğimizi özellikle belirtmek istiyoruz. Evlerde, camilerde, radyo veya televizyonlarda gerçekleştirilen bu tilâvet eylemi, Kur"ân metninin tekrarlanması ve aktarılması işlemini karşılamaktadır. Esasında tekrarlamak, aktarmak ve izini sürüp peşinden gitmek şeklinde tilâvetin üç anlamından ikisi bunlardır. Müslümanlar bugün mukabele okurken veya takip ederken tilavet dediğimiz eylemin iki yönünü yaşatmayı başarmaktadırlar. Ancak bu iki anlamın asıl devamı ve gerekçesi, üçüncü anlamıdır ki buna göre tilavetten asıl maksat, okunan metnin peşinden gitmek, dediğini yapmak ve izini sürmektir. Bir şeyin izini sürebilmek için o şeyin önde olması ve iz bırakması gerekir.
Müslüman"ın hayatında din adına en önemli değer Kur"ân"dır. Kur"ân önde olmalı, Müslüman da onu izlemelidir. Hz. Peygamber"in 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca yaptığı, yaşadığı, yaşattığı ve yapılmasını istediği şey işte buydu. Bu nedenle Hz. Peygamber"in en güçlü sünneti Kur"ân vahyini takip etmek, hayatına onu hâkim kılmak olmuştu. Kur"ân"ın hayata yansıtılması demek olan sünnet, Müslüman için Hz. Peygamber"in örnekliğinde Kur"ân"ın yaşanması demektir. İşte Ramazan, böyle bir duyarlılığın başladığı ve hayatın bütününe yaygınlaştırıldığı bir bilinç ayıdır. Bu nedenlerle, mukabele dediğimiz okuma eylemini tilavetin bütün anlamlarını içerecek şekle dönüştürmeliyiz.
Değerli dostlar,
Dikkat edilirse, Ramazan"daki Kur"ân okuma ibadetimiz için ısrarla tilâvet kelimesini kullanıyoruz. Oysa Kur"ân okumak denildiğinde aslında ilk akla gelen kelime kıraat olmalıydı. Maalesef Müslümanlar henüz tilaveti gerçekleştirme noktasında arzu edilen düzeyde olmadıkları için sözü kıraate hiç getirememekteyiz. Kıraat ve tertîl şeklindeki okuma biçimlerinin ve mukabelenin kelime anlamını bir sonraki yazıda ele almaya çalışacağız. Şu kadarını söyleyelim ki, yakın bir geçmişten itibaren gerek evlerde, camilerde, gerekse radyolarda okunan mukabelelerde, Kur"ân"ın tercümesi de yavaş yavaş okunmaya başlamıştır. Bu, son derece sevindirici bir durumdur. Özellikle televizyonlarda hem metnin, hem de mealin bir anda verilmesi, konuyu önemsemeye başlığımızın güzel ve önemli bir göstergesidir. Mealden okumak veya dinlemek hatim sayılır mı, sayılmaz mı?, Abdestsiz olarak meal okunabilir mi, okunamaz mı? türünden sorularla vakit kaybetmeden, Allah"ın bu son mesajıyla buluşmanın önüne engeller konulmaması gerektiğini aklımızdan hiç çıkartmamalıyız; okumaya devam etmeliyiz. Ramazan Müslümanı olmak böyle başlar.
Kur"ân ile buluşanlara, mealini anlamaya çalışanlara ve hayata onun ışığıyla bakmaya gayret edenlere ne mutlu! Yüce Allah"a engin rahmetine emanet olun. Hoşçakalın.