Ramazan tutmaktır. Nefsi, öfkeyi, heva ve hevesleri... Tutulmaktır en sevgiliye. Sevgili tarafından tutulmak, kollanmaktır. Din, tasavvuf ve ahlaki özelliklerle hemdem olmaktır. Tövbe, istiğfar ve mukabeleleri arşa yükseltmektir. Sahur, teravih, iftar, zekât, fıtır ve sadakaya ilgi duymaktır.
Oruç; yememek, içmemek değildir. Topyekûn bir ibadettir. Yanı başımızda bin bir türlü nimet olmasına rağmen onlarla ilgilenmemektir. Onlara şükretmektir. Oruç duygudaşlıktır. Aç ve susuzluk çekenleri anlamak için büyük bir fırsattır. Her mevsimde çekilen açlığın ayrı sıkıntılar doğurduğunu görebilme imkânı tanır insanlara. Elbette kendisini tutanlara yapar bu iyiliği. Orucu tutmak lazım. Müslüman gibi. Olması gerektiği gibi.
Ramazan bir yenilenme, bir dönüşüm, bir değişim, bir terakki ayıdır. Güçsüzü, fakiri, ekmeksizi, susuzu anlamaktır. Farklı coğrafyalarda pek çok nimet olmasına rağmen o nimetlere ulaşamayanları düşünmektir. Nimetin değerini bilip nimete şükretmektir. Ramazan sabretmektir. Açlığa sabırdır. Nimetlerle imtihandır. Nefis muhasebesidir kısacası. İsraftan korur insanı Ramazan. Yarını düşünmeyi öğretir. Bencillikten kurtarır. Başkalarını da hatırlatır. Biriktirme ve paylaşmayı aşılar insana. Paylaşılan güzelliklerin çoğaldığını bildirir.
Ramazan insanı hakiki padişaha kul eyler. Kula kulluktan kurtarır. Hürriyete kavuşturur prangalar vurulmuş gönülleri. Egoizm duygularını yok eder. Yardımlaşmayı ve cömertliği öğretir. Topluca yemenin zevkini tattırır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in buyurmasıyla, üzerine uzanan el çok olan yemek, Allah katında en hoş yemektir. Bu bilgi, iftar davetlerine hem icabet etmeyi hem de davetçiler çağırmayı cazip hâle getirir.
Ramazan fertten cemiyete götürür insanı. Cemiyetin dertlerinin olabileceğini anlar insan. Demek ki aç insanlar varmış, dedirtir. Allah, mallarımızı almadan malları olmayanların durumlarını anlamamızı sağlıyor. Aç bırakmadan açları, susuz bırakmadan susuzluk çekenleri, fakirliğe düşmeden fakirlik çekenleri anlatır bize. Apaçık gösterir. İşte Ramazan bu yüzden harika bir aydır. Sultandır 11 aya.
Her mevsimi gezmesinde de ayrı ayrı hikmetler vardır. Her mevsimin nimetleriyle iftar ettirir. Benzer mevsimi yaşayanların durumlarını anlamamızı sağlar. Uzun süre aç kalanları daha iyi anlatır bize içinde bulunduğumuz bu yaz Ramazanları. Bu sıcak ve uzun günlerde park iftarları, balkon sahurları yapmamız anı defterlerimize düştüğümüz en güzel notlardır.
Nasip ve kısmeti anlatır Müslüman'a Ramazan. Nimetlerin içinde yüzseniz de yiyeceğiniz bellidir. Gönül doymasa da Allah'ın nimetlerine mideler artık yeter, der. Metabolizmanın yavaşladığı bu mübarek günlerde vücut aslında bir güzel kendine gelir.
Ramazan zamandan tasarruf etmeyi gösterir. Zamanımızın çoğunu şu boğazlar meselesi meşgul etmez mi? Sabah kalkarsın tam teşekküllü bir kahvaltı. Dişler fırçalanmadan meyveler, çikolatalar, tatlılar, tuzlular Mutfağın önünden her geçişte küçük bir yeme molası verilir. Bayanlar öğle yemeği hazırlıklarına sabahın bulaşıklarını yıkamadan başlar. Akşam sofrayı farklı yemeklerle süsleme düşüncesi hep kurcalar beynini. Akşam yemeği sonrası tatlı ve tuzlu türünden çeşit çeşit pastalar kurgular demli çayın yanına. Beynin büyük bir kısmı görüldüğü üzere yemek düşüncesiyle meşguldür. Ağız da elin kendisine sunduğu yemekleri şapır şupur öğütmekle. Mide gün boyu yanar durur. İsyan eder durur. Tatlı tatlı yer ve acı acı geğirir durur. Ancak Ramazanda kaç defa yemeğe yöneliriz ve oruç, bizi hemen tutar. Git başka işlerine bak Müslüman, der. Git biraz oku, biraz yaz, biraz namaz kıl, biraz dinlen, biraz zamanı değerlendir. İşte zaman senin. Hani çok çabuk geçiyor dediğin zaman işte şimdi yavaşladı. Kullan zamanı dilediğin gibi. Gerçekten yemekle ağızlar meşgul olmasa da bu kez beyin meşgul olur. Bu boş meşgaleye de Ramazan son noktayı koyar.
Ramazan yanmaktır. Hamlıktan kurtulup pişmeye, sonra da yanmaya geçiştir. Ramazan parazitlerimizi yakmak, rahmetler içerisinde yanmaktır. Ramazanınız mübarek olsun!