Geçen yıl oruç tutup da bu yıl aramızda olmayan bir çok yakınımız, tanıdığımız, komşumuz ve dostumuz var. Ölümün ne zaman geleceği belli değil. Kıyametin ne zaman kopacağı ile ölümün ne zaman geleceğini bilemiyoruz. Başka bilinmeyenler de var tabi ki ama bu bilinmeyenler herkesi en yakından ilgilendirmektedir. Hele ölüm ki, her insanın kendi kıyametidir. İbadetler insanların daha ahlaklı, daha faydalı, daha muttaki kul olmaları için emredilmiştir. Her ibadetin farz kılınış hikmetleri incelendiğinde, sahibini kamil bir noktaya taşıması için vaaz edildiği görülmektedir. Ramazan orucunun da insanı takvaya ulaştırmak için farz kılındığı Yüce Kur’anda bildirilmektedir.
Geçmiş ümmetlerde de oruç vardı ve her inanan oruç tutmakla sorumluydu. Belki oruç ibadetinin formatı farklıydı, bazı ümmetlerde senede bir gün, bazılarında ayda bir gün, bazılarında haftada bir gün, bazılarında da gün aşırı tutulurdu. Ama her ümmet için orucun farz kılınış hikmeti o insanları takvaya ulaştırmak, kötülüklerden uzaklaştırmak içindi. Ümmeti Muhammed için de oruç ibadeti aynı hikmetlere sahiptir. Oruç ibadeti Müslümanlar için farz kılınmadan önce de Peygamberimiz oruç tutar ve ümmetine de oruç tutmayı tavsiye ederdi. “Aşure Günü” oruç tutmanın Peygamberi sünnetler arasında yer alması bu gelenekten gelmektedir. Günlerin en uzun olduğu bir zamanda da, en kısa günlerde de tuttuk orucumuzu.
Rabbımızın emri olan hususlarda itirazi fikir geliştirmek kişiyi küfre götürür. Sağlık durumu müsait olmayanlar zaten oruç tutmakla mükellef değildir. Orucun kameri takvime göre tutulmasının birçok hikmeti vardır bilemeyiz. En önemli hikmeti olarak senenin her gününü oruçlu yaşama imkanını buluyor ve böylece zor durumda olan kimselerin durumunu daha iyi anlamış oluyoruz. İnşaallah, yarın aşk ve heyecanla başlayacağımız oruç ibadetimizi, yine aynı heyecan ve muhabbetle bitireceğiz. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazı ile hoş geldin ya şehru ramazan dediğimiz oruç ibadetimize, otuz gün sonra güle güle diyeceğiz ama inşallah takvaya ulaşmış kullar olarak. Bir başka ramazana erişip erişemeyeceğimizi bilemiyoruz. Her ibadeti en son yaptığımız ibadet şuuruyla yapmak islami hassasiyetin gereğidir. Yarın başlayacağımız orucumuzu da akşama, yarına veya bayrama çıkabilir miyim acaba sorusunu dikkate alacak bir şuurla tutup, ibadetin zirvesine ulaşmalıyız.
Bu akşam kılacağımız teravih namazıyla başlayacağımız ramazan ayında, diğer zamanlara göre ekstra nafile ibadetler yapmak suretiyle bu ayı zenginleştireceğiz. Sahur, iftar, paylaşma, yardımlaşma, infak, mukabele gibi bu aya mahsus özelliği olan ibadetlerle etrafımızda bulunan eş, dost, arkadaş, akraba ve komşularımızla bir araya gelmek suretiyle yeni bir muhabbet oluşturacağız. Teravih namazıyla başlayacak olan Ramazan ayının bayram namazıyla sonuçlanacağı bir dönemi yaşayacağız. Rek’at ve gereklilik tartışmasına girmeden, gönül huzurumuza sağlayacağı katkıyı, ramazan ayının faziletinden istifade etmeyi, ailece kıyamda kalmamıza neden olacak huzuru göz önünde bulundurarak teravih namazlarını, sahabe dönemi uygulamalara uygun olarak 20 rek’at kılacağız. Bu akşamdan başlayarak, ramazan sonuna kadar, gecenin kıyamı anlamına gelen teravih namazlarını aksatmayacağız.
Eğer maksadına uygun bir ramazan ayı geçirirsek, Peygamberimizin müjdelediği gibi bayram sabahına Cennetlik kullar olarak girmeyi başaracağız. Hayırlı ve bereketli bir ramazan ayı geçirmek temennisiyle…!