Reçete

İsa Abanoz

   Ne gariptir ki uzadıkça kısalan bir hayat yaşıyoruz. Günler geçtikçe, yaşanılması muhtemel günlerin sayısı azalıyor. Her günü dünün tekrarı sayıp yaşayan mahvoluyor, gününü diğerinden ayıramayan kahroluyor.

   Küçücük insan türlü dertlerle ve olaylarla imtihan olup Saadet Asrı için durmadan koşuyor. Kimileri de o gül bahçelerinden habersiz bu dünyada dikenleri kendilerine gül belliyor. Gül koklaması gereken hassas burunlar gül kokularına hasret bırakılıyor. Dudaklar dikenlerin pençelerine terk edilmiş durumda.

   İnsan, çalışan ve çalışmak zorunda olan bir varlıktır.
Helal kazanç için çalışmak ibadettir. Maddi hayatı dengede tutmak Müslüman"ın görevidir. “Ben ahireti kazanacağım.” diyerek bu dünyadan el etek çekilemez. Şayet böyle bir niyeti var ise kişinin gece o sıcak pamuk yatağından kalkar, abdestini alır, başı secdede kalır. Riyanın izlerinin olmadığı saatlerde ümitvar bir şekilde Allah"a niyazda bulunur. Böylece ahirette binlerce güneş onun için doğacaktır.

   Maddi hayat elbette kendi menfaatimiz içindir yani bir kişi bir iş yapıyorsa bunun karşılığını alır. İşte Müslümanlığın farkı burada bir yıldız gibi parlar! Müslüman yapacağı işi Allah"ın rızası dâhilinde yapmaya gayret ederek öncelikle Allah"tan gafil olmadığını ispatlar! Çok şükür!
   Sonra yapacağı iş için Allah"tan müsaade ister “İnşallah!” der.
Bu da yetmez Müslüman"a. Müslüman bir işe başlamadan evvel “Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi"l-hayr.” diyerek kalbi felaha açar.
O iş için ve her iş için Allah"la irtibata geçer ve O"nunla konuşur…

Ne demektir “Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi"l-hayr.”?
   Rabbim…
Bu yapacağım işi bana kolaylaştır…
Senin yardımın olmadan ben bu işi yapamam… Ben senin emrinde bir aciz, bir fakir, bir küçük kulum ama biliyorum ki Allah"ım ben senin nazarında yaratılanların ve sana kullukla vazifelendirilenlerin de en yücesiyim… Sana her şey sonsuz şükür ile secde ederken bu nankör kulu affet… Yardım et…

   Zorlaştırma…
   Sen her şeye kadir olan ve hükmedensin. Müsaade alan değil, müsaade verensin… Müsaadeni istiyorum Rabb"im… Bu işimi zorlaştırıp beni imtihan etme… Sen"den gelen cefaya da sefaya da hamdu senalar olsun… Zorlaştırma Allah"ım…

   Allah"ım bu işi bana hayırla tamamlamayı nasip eyle…
Her işte bir hayır var Allah"ım… Bizim bildiklerimiz bize kâfi gelmez. Sen bizi bildiklerimizden ve bilmediklerimizden koru… Rabb"im ben bu işin hayır mı şer mi olacağını bilemem. Bunu ancak ve ancak Sen bilirsin… Allah"ım bu işi bana hayırla tamamlamayı nasip eyle… Hayırlarla bizi haşreyle!

   Allah"a bu yakarışı kalbinin içinde besleyip büyüten kişi, böylece başlayacağı işlerden hayırsızlık beklememeli. Ha şimdi çıkar biri der ki: “Yahu kardeşim ben bu duayı da okudum, her şeyi de yaptım ama olmadı. Başarısız oldum.”

   Hâl böyle olunca bu kişiye biz değil, o yüce ve eşsiz kâinat kitabının cevabı gecikmeyecektir:

   “Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216)

   İşte İnsan! İşte çokça sabırsız varlık! Hep şimdiyi isteyen ve asla sonrasındakine emin olamayan! İnsan, bir damla kan ve bin kaygı!
İnsan, şeytan ile sürekli bir kavga ya da dostluk içinde olan varlık!

   İnsanlığımızı bilelim. Kendimizi O"na teslim edelim.
Unutmayalım! Hiçbir günah, Allah"ın merhametinden büyük olamaz!

   Ne diyor bakın bu içimdeki felah:

   İnsan oldum kendimi bilemedim.
   Nisyanım nakıslığım oldu.
   O"nsuz bu âlemde duramadım.
   Yanına varmam felahım oldu.

    Ahirette derman isteyen reçetesini dünyada yazdırır…

   (Alıntıdır)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.