Reklamın kötüsü olmaz !!!

İhsan İde

Bir gurup tiyatrocu, mahalli seçimlerin yaklaştığı bu günlerde ekonomik kriz nedeniyle işsiz kalan insanları bir araya getirerek günlük 25 TL karşılığında şakşakçı gurubu oluşturduklarını, siyasi parti ve belediye başkan adaylarından teklif beklediklerini söylemekteler.
Şakşakçılık; Alanlarda, Meydanlarda Stadyumlarda ve Arenalarda toplanan kalabalıkları çoşturmak, taraftarlığı artırmak için yapıla gelen en etkili propaganda ve reklam aracıdır.

Siyasette şakşakçılık; Kimi gönüllü taraftarların kalabalıkları etkileyip taraftar kazanmak, kimilerinin ücret karşılığı çıkara dayanan bir danışıklı dövüş olup kitlesel yığınları harekete geçirmek için uygulanan en etkili silahtır.
Yıllardır siyasi arenada yaşanan şakşakçılık, insan faktörünün ne kadar etkili ve gereksinim arz ettiği çağımızda büyük paralarla ve tüm ülkeyi aşıp dış dünyanın da ilgisini çeken en etkili propaganda araçlarından Televizyon-İnternet ve Gazeteler en önde gelmektedir.

Kitle psikolojisini başarıyla uygulayan siyasi arenada boy gösterenler, inanılmazı başaranlar,
Olamaz!
Mümkün değil!
Dediğimiz olayları topluma yaşatmakta, reklamların ne kadar etkili ve başarılı sonuç verdiği yapılan istatistik ve araştırmalarla kanıtlamaktadırlar.

"Nasrettin Hoca bir yolculuktan dönerken bir göl kıyısına oturmuş, erzakını çıkarıp karnını doyurmuş. İşi bitince yoğurt çanağını göl kıyısında çalkalamaya başlamış. Tam o sırada oradan geçmekte olan bir komşusu sormuş:
Hayrola Hocam; O yoğurt çanağıyla göl kıyısında ne yapıyorsun öyle?
Hoca; Göle yoğurt mayası çalıyorum görmüyor musun? der.
Komşusu gülmüş.
Hocam güldürme beni, göl maya tutar mı hiç?
Öyle deme demiş hoca;
Ya tutarsa?
Elbette hoca da bilir gölün maya tutmayacağını.
Lakin gölün kenarında çanak yıkayan Hocaya; Selam vermeden hal hatır sormadan ne yapıyorsun? Diye sorarsan,
Nasrettin hocaya has alırsın cevabını.
Reklamın kötüsü olmaz düşüncesiyle yola çıkanlar, toplum psikolojisini kullananlar ve değerlendirenler, insanın içinde ki merak ve öğrenme hissi ile kalabalıkları istedikleri ortama çekebildikleride göz ardı edilmemeli.
Kimi malı ve mülkü ile, kimi siyaset ve politikada, kimi makam ve mevkiiyle saygınlığa kavuşan toplumda kendilerine yer edinen insanlar siyasette yaşanılan hezimetin ardından vefasızlığının diz boyu yaşandığını, bu argümanlar bir şekilde ellerinden çıktığında ise çevresini kuşatan sahte dost ve arkadaşlıkların tavır ve hareketlerinin başında, yanı başından geçerken bir selamı bile vermekten, ya da yolun karşısına geçerek başını çeviren nice dost ve arkadaşlardan yakınmaktadırlar. Kimi sağlıklarında veya hasta düştüklerinde yansızlığa terk edilen bu insanlar;
Bir zamanlar etrafımızda pervane gibi dönen ve gerçek dost ve arkadaş gibi görünenlerin gerçek samimiyetten uzak yapmacık hareket ve sözlerle yanımızda yer alanların, ikiyüzlülüğü her şeyin ellerinden çıktığında anladıklarını bizlerle paylaştıkları anılarından şahit olmaktayız.
Atalarımızın dediği gibi;
Tarih tekerrürden ibarettir.
Ancak sen ders almazsan, tarih tekerrür edecektir.
İnsanların birbirine işi düştüğü müddetçe, yani karşılıklı çıkarların örtüştüğü sürece işini görenler, menfaat icabı selamı sabahı sürdürüp kapılarını birbirlerine açanlar!
Bilin ki;"Düşenin dostu olmaz". 
Gelip geçici olan makama şan ve şöhrete aldananlar, paranın malın ve mülkün gücüne kapılanlar, bir gün bu değerler elinizden çıktığında gerçeklerle baş başa kalacağınızı sakın unutmayın.

Hayatımızın her aşamasında, işimizde evimizde çevremizde dürüstlüğü ilke edinen gerçek dostluk ve arkadaşlığa gereken hassasiyeti gösteren, pazara kadar değil, mezara kadar süren dostluk ve arkadaşlıklar dileğiyle...


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.