Ondokuz Mayıs Üniversitesinde Rektörlük seçimleri yapılacak Haziran ayı içerisinde. Aday adaylarının yavaş yavaş ortaya çıktığını duymaktayız. Prof. Dr. Hüseyin AKAN hocamız iki dönem rektörlük görevini yürüttü. Sayın hocamızı eleştirenler de oldu alkışlayanlar da. Mesafeli duranlar da oldu, kapısından ayrılmayanlar da. Dik duranlar da olmuştur dikleşenler de. Tenezzülsüz olanlar da olmuştur, takla atanlar da. Sekiz yıllık rektörlük dönemi bitiyor sayın hocamızın Haziran ayında.
Bölgenin en büyük ve güçlü üniversitesinin yeni rektörünün kim olacağı elbette çok önemlidir. Ama, daha da önemlisi yeni atanacak rektörün nasıl bir rektör olacağıdır. Akademik Teşkilat Yönetmeliğinin ilgili maddesi gereğince, üniversite öğretim üyelerinin oylarıyla seçilen altı aday, Yükseköğretim Kuruluna sunulacak, bu kurul tarafından adaylar üçe indirilerek Cumhurbaşkanının onayına arz edilecek, sayın Cumhurbaşkanı üç aday arasından birisini üniversiteye rektör olarak atayacaktır. Üç aşamada gerçekleşecek olan rektör atamasının ilk ayağında üniversite öğretim üyelerinin oyları vardır. Hiç şüphesiz her hocamız üniversiteyi idare edecek yeterliliğe sahiptir. Ancak, atanacak rektörün görevi sadece üniversiteyi idare etmek değildir. Bölgenin gündeminin belirlenmesinde ve önceliklerinin tespitinde de üniversite önemli etki gücüne sahiptir. Ayrıca, üniversitenin toplumla bütünleşmesi, toplumsal ve sosyal problemlere çözümler üretmesi; akademik bilgi üretimi kadar önemlidir.
Rektörün atanma yöntemi, üniversite öğretim üyelerinin tercihlerini ön plana çıkarmaktadır. Seçilen altı adaydan, en çok oy alanın atanması, istisnalar dışında teamül haline gelmiştir. Öyleyse, dört yıl süreyle üniversiteyi yönetecek adayın seçilmesi sırasında gösterilecek özen ve yapılacak tercih çok önem arz eder. Elli bin öğrencisi, dört bin personeli ve iki binin üzerinde akademisyeni bulunan bir üniversiteye hangi özelliklere sahip bir rektör atanacağı önemlidir. Dışarıda olan bizler üniversitenin iç sorunlarının neler olduğunu bilemeyiz. Ancak, devletin işleyişini ve düzenini bozma gayreti içerisinde olan hiç kimsenin üniversitede tutulmaması bizlerin de arzusudur. Bürokratik engeller oluşturan, üniversitenin verimliliğini düşüren her kademedeki mensubunun yasal yöntemlerle gerekli işlemlere tabi tutulması merkezi idarenin bakış açısıdır.
Devletin makamları, kişilere verilen emanet konumlardır. Bu makamlar kişisel egoların tatmin yeri ve özel menfaatlerin temin edileceği pozisyonlar değildir.Hele ! Devletin temelini dinamitleyen unsurların korunduğu makamlar hiç değildir. Atanacak rektörün idari becerisi ve liderlik yeteneğinin yanında, mutlaka devletin hassasiyet gösterdiği konularda duyarlı olması gerekecektir. Sağlam irade ve ilkeli duruşun, en öncelikli meziyet olarak görülmesi gerekmektedir. Risk alan ve insiyatif kullanabilen bir hocamızın rektör olması başarı ve verimin artmasına katkı sağlayacaktır. Yeni atanacak rektörümüzün, bilimsel özelliğinin yanında, entelektüel birikimi ve beşeri ilişkileri de önemlidir. Konuştuğu dinlenen, sözüne itibar edilen, vizyonundan istifade edilen ve toplumun saygınlığını kazanmış bir hocamızın rektör olarak atanması toplumumuzu sevindirecektir. Entelektüel bir rektör, şehrin atanmış ve seçilmişleriyle de uyumlu bir çalışma gerçekleştirecek, toplumun tüm katmanlarıyla yapıcı ilişkiler kurabilecektir. Beklentimiz bu doğrultuda olacaktır.