Bu ara her gün yazı yazmam gerektiği kanaatindeyim, zira olaylar o kadar yoğun seyrediyor ki değil her gün yazı yazmak, günde iki kez yazı yazsak yine de yetiştiremiyoruz. Hele gelen belgeleri yayınlamaya kalksak inanın gazetenin 24 sahifesini bu işe ayırsak aylarca yazmak zorunda kalırız. Burada aslolan sapla samanı karıştırmamaktır. Neticede biz de insanız, hatadan muaf değiliz, bizim de atladığımız yerler olabiliyor. Örneğin OMÜ Vakfı’nda görevli Prof. Dr. Ebulmuhsin Doğan hocamızla ilgili yanlış bir anlaşılma olmuş, dün arayan bir dostum hocanın Milli Görüş geleneğinden geldiğini, hatta bu konuda çok ciddi anlamda sıkıntılar yaşadığını söyledi, hocamdan özür diliyoruz. Biz özür dilemesini de biliriz bir hata yaparsak anında doğrusunu yazmaktan da asla kaçınmayız. Dünkü manşetimizle ilgili Araştırma Hastanesi Başhekimi Fatih Bey aradı ve Cumhuriyet Meydanı’ndaki olayla ilgili tatmin edici bir açıklama yaptı. Araştırma Hastanesi ekibini kendisinin Bakanlıktan gelen talimat doğrultusunda organize ettiğini ancak toplanma nedeninin sadece ve sadece 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan organizasyondan ibaret olduğunu, Dursun Mehel ile ilgili en ufak bir çalışması olmadığını, atılan slogandan da daha sonra haberdar olduğunu belirtti. Demek ki olayı Dursun Mehel’e yakın birileri organize etmiş, Başhekimin bu olayla ilgisi yok. Bu iki olayı izah ettikten sonra gelelim konularımıza
İlk konumuz OMÜ Rektörü’nün hâlâ daha atanamama nedeni olacak. Dikkat ettiyseniz son iki gündür bazı internet gazeteleri YÖK’den Cumhurbaşkanlığı’na üç ismim gittiğini, bu isimlerin de Sait Bilgiç, Şaban Sarıkaya ve Şenol Eren isimleri olduğunu yazdı. Biz bu haberi herkesten önce duymuş olmamıza rağmen yazmadık, neden yazmadık derseniz içerisinde bulunduğumuz konjonktürde böyle bir listenin Köşk’e gitmesi bana göre çok sıkıntılı bir durum, bu listeden anlaşılan tek şey Sait Bilgiç Hoca’nın Rektör olarak atanacağıdır. Sait Bilgiç atansa ne olur derseniz bence bir sakıncası yok. Sait Bilgiç de atanabilir, Şaban Sarıkaya da atanabilir ama Şenol Eren’in atanması sorun olur kanaatindeyim. Neden sorun olur derseniz, OMÜ’de şu anda elliye yakın akademisyen FETÖ kapsamında OHAL gereği görevinden alındı, en az iki katı daha insan alınmalı ki OMÜ bunlardan temizlensin. Peki, bu insanlar kimin döneminde girdi buraya o belli, O’nun en yakınındaki isim ve yardımcısı kim, O da Şenol Eren. Peki, Şenol Eren’le siz Paralel Yapı’yla nasıl mücadele edeceksiniz söyler misiniz bana. Kaldı ki ben insan olarak Şenol Eren’i severim, ta bundan on beş yıl önce Aygaz Bayiliği alırken benimle ilgili istihbarat çalışması yapan Aygaz Personeli gittiği Banka Müdürü’nün odasında oturan Şenol Eren benimle ilgili, o adam sizin bayiliğinizi alıyorsa bayılın, ondan iyisini mi bulacaksınız, demiş bir inşadır; bu vefasızlığı asla yapmam O’na . Ancak dünyada en çok sevdiğim isimlerin başında gelen öz ağabeyim dahi Paralel’e kucak açmış olsa (ki günahı kadar sevmez onları) ona da aynısını yapar, ondan yönetici olmaz derim.
Gelelim YÖK e giden listenin nasıl gittiğine. Sait Bilgiç Hoca daha önce YÖK üyeliği yaptığı için 19 tane YÖK üyesinden 17 tanesi çok yakın arkadaşı. YÖK Başkanı da bu arkadaşlarından birisi. Cumhurbaşkanına giden listenin oylamasında 17 kişi ilk sırada Sait Bilgiç Hoca’yı yazınca Sait Hoca birinci çıkıyor. Sait Hoca’nın atanabilmesi için de yanına Şaban Sarıkaya ve Şenol Eren simleri yazılıp Köşk’e çıkarılıyor. Peki buraya kadar olanı tamam da bundan sonrası ne olacak derseniz, normalde salı akşamı boş bulunan tüm Üniversitelerin Rektörleri atanacaktı ama Reisicumhur önüne gelen listeye bakınca üç tane üniversitenin YÖK’den gelen isimle listelerinde atayacağı isimler olmadığını görünce listeyi onaylamıyor. Bana bu üniversitelerin ilk altılarının listelerini getirin dediği ve YÖK Başkanı’na bu konuda ciddi anlamda kızdığı rivayet edilmekte. Şayet bu yazıyı okuduğunuzda OMÜ’ye Rektör atanmamış ise anlayın ki Reisicumhur listeyi yeniletecek, yok atanmış ise yapacak bir şey yok geçmiş olsun. Bu konuyu da burada kapatıp OMÜ Vakfı’na gelelim diyecekken bana ayrılan yer bitti. Ancak buradan şunu belirterek sözlerimi bitirmek isterim ki, elimde belge olmadan asla haber yapmam, ancak belgeleri yayınladığımızda kimden geldikleri belli oluyor, zira Copy Center ile ilgili belgeleri yayınladığımızın ertesi günü belgeleri gören arkadaşı arayıp neden belgeleri verdiği yönünde adamcağıza tehditler savurmuşlar. Ama yaptığımız yayınların tamamı ile ilgili belgelerimiz elimizde mevcut, zamanı geldiğinde tamamını mahkemelere sunacağız. Bu haberleri yapmaya başlayınca o kadar enteresan belgeler geldi ki bize aklınız şaşar. Örneğin OMÜ Vakfı ile ilgili tam elli sayfalık bir döküman geldi inceledikten sonra sizlerle paylaşacağım. Ama OMÜ Vakfı’yla ilgili şu kadarını rahatlıkla söyleyebilirim, yedi yılda Vakıf’tan zulmedilerek atılan ikiyüz civarındaki gariban insanlardan tutun da Vakfın mütevelli heyetine girip yöneticilik yapanların Vakfa sattıkları mallara kadar her şeyin belgesinin elimizde olduğunu bilmenizi isterim ama buradan yayınlamak yerine ilgili makamlara vereceğimizi de bilmenizi isterim. Bir de Kamu Hastaneleri Birliği’nde idarecilik yapan bir ihale yetkilisinin çok enteresan bir evrakı geldi elime, yayınlasam anında içeri alırlar onu ama önce şu kritik dönemi bir atlatalım ondan sonra her şeyi yayınlarız. Bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.