Sabah kalkarsın, Hava Alanı'na gidersin, "Check-in" ve "Pasaport Kontrolü"nden geçip, telaşlı bir "airport-cafe" de hızlı bir kahve içersin, uçağa binersin. Bir kaç saat sonra indiğinde başka dilin konuşulduğu bir ülkede, başka bir iklimde, yine pasaport kontrolünden geçersin. Bavulunu beklersin. Sonra arabayla otele geçersin, öğlen yemeğini yalnız yer, bir iki saat kafa dinlersin. Akşamüstü 5 gibi Konser Salonuna geçersin; Hiç bilmediğin bir piyanoya 1-2 saat içinde alışmaya çalışırsın, orada iki insan vardır
Akortçu ve ışıkçı.. Tanımadığın adamlardır. Onlarla genelde,"merhaba nasılsınız?" gibisinden 5-6 kelime konuşulur. Bu zaten o gün konuşulan ilk kelimelerdir
Saat 7 ile 8 arası kulis odasında meditatif bir "içine dalma"ya geçersin, konsantre olmaya... Saat tam 8 de (daha doğrusu o hep sekizi üç geçedir, beş geçedir) sen karanlık "backstage" de hazırsındır, salonda da seni dinleyecek olan 2500 kişi sessiz ve hazırdır ışıklar kısıldığında, yürümeye başlarsın, piyanoya doğru. O konser senin, sana vereceğin bir konserdir, bir iç hesaplaşmadır, yapmak istediklerin, yapabileceklerin, o gün o şartlarda yapabileceğin şeylerdir. Uzun ve saygıyla selam verirken, son 7 yıldır kendine seslendiğin gibi, bir dua okur gibi seslenirsin "konser saygını" kendine;
Saygıyla eğil. Uzun uzun saygıyla, sevgiyle, içtenlikle...
Bu güzel insanlara iç sesini sunmaya geldin. Onlar da dinlemeye geldi.. İçine çek onları.. En derininden hissedecek kadar içine çek. İyiyi hisset.. Ve, başlar konser.
Çalan sensin, dinleyen sensin, değerlendiren sensin, eleştiren sensindir, Müzik her şeydir. İnsan da ilhamdır! Orda ön sırada oturan 7 yaşındaki papyonlu bir oğlan çocuğu ,
seni ateşlemiştir. Müzik ona hitap etmelidir, o eğlenmelidir o sırada çalan Mozart ile, o velet anlamalıdır müziğin dilini Evrendeki tek ortak dili. Haz duymalıdır, dikkatini çekmelisindir onun, anlaması, haz duyabilmesi için, yahut yukarı balkonda oturan genç kadın yahut 4.sırada dikkatle dinleyen o yaşlı dede, kim bilir ne anılara dalmaktadır hayatının bu son yıllarında Mozart'ın seslerini dinlerken??? 1942deki ilk aşk? 1955de Annesini yitirişi? 1963 deki düğünü? Bir tatil kasabasında başka bir kadına platonik bir biçimde aşık olması? 1996da eşini kaybetmesi? O anılara sen de katılmalısındır, Mozart eşliğinde... Ludwig Van Beethoven'dan "yaşam mücadelesi" dolu bir sonat gelir ardından belki... Belki o gün Prokofief'in "savaş sonatı "vardır programda, ve sen, ne yapıp edip 2. Dünya Savaşı trajedisine dalmalısındır o müzik eşliğinde.. Ya da Liszt'in Si minör sonatı vardır programda; Faust ile Mephistopheles arasında önünde koca bir Orkestra, gerçek piyanonun çok ötesinde, bir Wagner Operası hayal alemine dalmalısındır...
İnsan içini dinlemelidir her ne çalarsa çalsın. İç zengindir...
Trombonların öfkeli emirleri, trompetlerin dramatik sinyalleri,geniş bir yaylı sazlar topluluğun sessiz ve hazin tınısı kaplar ortalığı.. Hepsi tek gerçektir, piyano sesinin yok olduğu bu orkestrada... Kendi memleketinden bir tutam toprak gibi gelir "Aşık Veysel anısına Kara toprak" o konserin sonlarında.. Bir "nostalji" gibidir o, neredeysen o an.. "Ses yollamacadır" Anadolu"ya..Uzaklardan... Konser bitiminde (güzelse her şey) uzun uzun ayakta alkışlanılırsın o anlar artık daha çok kendinle konuştuğun anlardır "Bu seyirciye şöyle bir bis parçası çalarsam hoşlanacaklar herhalde" gibi bir neşe sarar, aklından geçirirsin "ne çalsam iyi gider?" diye... Bir egodur o, bir zafer sarhoşluğudur "Hak edilmemiş" değildir ama Yürüyüşler selam verişler daha bir enerji doludur
daha bir atiktir. Kazanılmış olan motivasyonun etkisiyle, çalış da daha hür ve özgürdür artık bu konserin sonlarında... Konserden sonra CD imzalarsın tebrikleri kabul edersin ve hemen ardından sen ve 2500 kişiden arda kalan yine salt sensindir, yalnızlığındır. O akşam ağzından çıkmış olan kelime sayısı 20-30 olmuştur belki; danke, thanks, merci, grazie, arigato, sağolun, vs, bir dilde teşekkür etmişindir kutlayanlara, tek kelime ile... Ertesi sabah bu konser ile ilgili çıkan övgü dolu yazıların çıktığı gazetelerin , henüz bayilere ulaşmadığı bir tan vakti, sen yine havaalanındasındır. 2500 insanın her biri geride kalmıştır. Onların dostlarına anlattıklarıyla, vesairesiyle; her şey sensiz gelişecektir
Sen o şehirdeki bir cafe'de bir bar'da oturup o insanların hiç biriyle tanışamayacaksındır.. Çaldığın konserini tartışamayacaksındır!!! Sen havaalanında o sırada soğuk su ile Tıraş oluyorsundur, saçını tarıyorsundur. Ve şunun çok benzeri bir başka gün seni beklemektedir. Metin Altıok'un Bingöl'deyken yazdığı serzeniş şiiri gibi;
Ay dokundu omzuma irkildim
Göğün puslu balkonunda Birdenbire insanları özledim....
Ve 20-25 gün sonra, Bir gece karanlığında ayrılmış olduğun evine geri döndüğünde (100.000 insana müzik dinletmiş olarak) için yorgundur ama mutludur aslında (100.000 insanın hiçbirinin adını bilmiyorsundur, ama o enerjiyi biliyorsundur evrene insanların yaydığı iyi olan enerjiyi) Evde geri kalan; kızın ve sensindir. Tek gerçek olan geri kalan... Ve en yakınlarındır dostlarındır... Fazıl SAY
Marjinal yazarlar Siz kazandınız lütfen siz kazanın lütfen benimle uğraşmayın
ve ebediyen siz kazanın ... Tamam ben giderim uzak bir yere (gözden uzak)
(uzaya gidemem kızımdan da ayrılamam ama siz beni görmezsiniz merak etmeyin)
tamam giderim..
...Ben son 6 yıl içinde 2 büyük oratoryo2 büyük senfonik eser
1 keman konçertosu
2 piyano konçertosu
5 solo piyano eseri
1 bale müziği
2 Bach uyarlaması
4 film müziği1 tiyatro müziği bestelemiş olsam da
HİÇ MÜHİM DEĞİL SİZİN İÇİN
Bu son 6 yılda dünya üzeri
42 memlekette 326 şehirde konserler verdim yaklaşık 700 konser
HİÇ MÜHİM DEĞİL SİZİN İÇİN Bu 6 yılda 10 CD 2 DVD 12 NOTA piyasaya sunduk
HİÇ MÜHİM DEĞİL SİZİN İÇİN anlıyorum yaptıklarım mühim değil hiç bir zaman "her görüşüme katılmalısınız" demedim tartışmaya hep açıktım hiç bir zaman hemfikir olmadığım insanlara saygısızlık yapmayı düşünmedim
ama siz yaptınız adil değildiniz bir fikir de ayrı düşünüyorduk siz kökünü kazımaya kalktınız her seferinde ama hiç bir zaman kendi içsesimden vazgeçmedim
doğru bulduğum doğrumdu yanlış bulduğum yanlıştı yanlışı ben yaptıysam da hatamı anladığım gün düzelttim. Anladık değersiziz sizin değer anlayışınızı anlamadım ama ben değersizim o anlayışa göre onu anladım.. İmkanı yoktur bazı kusurlarımı affetmenizin
affedicilik de değil "kabul" etmenizin "lütfetmenizin" imkanı yoktur... Zamanında hatalarım olmuş onları düzelttiysem bu da doğru değildir imkanı yoktur..
-Falanca arabeskçiyi kültür olarak görmüyorumdur asla affetmezsiniz
-Aziz Nesin haklıdır derim bütün hayatıma sataşırsınız
-Gençleri klasik müziği tanıştırmak için Mercan Dede ile beraber konser - parti veririm "hayatı boyunca popülist" dersiniz -"Din sömürüsü aldı başını gitti" deriz
Ölüm fermanı vermediğiniz kalır. Konuşmayız "Konuşmaz o korkak" dersiniz Konuşuruz "Konuşmak senin ne haddine işine bak sen" dersiniz -Beethoven ,deriz
"Git Beethoven'ın ülkesinde yaşa" ,dersiniz git, popülist, korkak, ne haddine, git hep bunlar... Hiç bir yolu yoktur... Sizler facebook da 130 grup kurdunuz (fazıl say gitsin vs)
ekşi-sözlükte yazılar yazdınız. Google'ı doldurdunuz Yahoo'da gruplaştınız, gazete haberlerinin altına yorumlar yazdınız. Almanya'da yılın müzisyeni seçildiğimin haberinin altına bile döşendiniz, hakaretlerinizle... Her yerde sizler varsınız.
Ve, sizler ne yaptınız hayatta bilmiyorum, sormuyorum düşünmüyorum, nefret etmiyorum saygısızlık yapmıyorum ama siz bana yaptınız... Siz yarattınız bana en ağır haksızlıkları yapan bir kültür bakanını siz yarattınız siz cesaretlendirdiniz marjinal köşe yazarlarını
siz pislik attınız, çamur attınız, hepsini siz yaptınız içinizde mesleki kıskananlar da oldu. Aranızda piyano çalanlar da oldu, çalmayanlar da. Faşoları, dincileri
marjinalleri... 2.cumhuriyetçileri.. Avanak liberalleri... Ben hiç birinize tek bir kelime kötü bir şey söylememişken....Hepsini siz yaptınız... Artık kazanın, kazanın ve bitsin...
Siz kazandınız.. Kazandınız ve bitsin.. Yeter ... Marjinaller insan çocukluğuna dönmek istiyor yaylım ateşi sırasında. Benim gerçek dostlarım bu yazıyı niye yazdığımı kimlere yazdığımı anlamıştır. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say"ın, bu ifadeleri ülkemizde büyük tartışmalar yaratacak ve yaratmaya da başladı. Evet sevgili okurlarım size u yazımda Fazıl Say"ın iletisiyle sesleniyorum. Noktasına ve virgülüne bile dokunmadn. Saygılarımla