RESNELİ NİYAZİ

Adem Alan

Arkamda görülen saray;  Bu gün Makedonya Devletinin Manastır’a bağlı küçük ve şirin bir kasabası olan Resne ‘dedir.

100 yıl evvel, ecdadımız Osmanlı’nın terk etmek zorunda kaldığı coğrafya…

Çoğunuz  şu tekerlemeyi duymuşsunuzdur : “ Ne şehittir ne gazi, boşu boşuna öldü Niyazi”.

İşte bu saray, o boşu boşuna ölen Niyazi’nin sarayıdır.
1900 yılında başlattığı ve 1912 yılında tamamlanan, Niyazi Beyin baba evinin karşısında olan bu sarayda kendisine oturmak nasip olmamıştır.

40 yaşında ölen bir subayın bu kadar parayı nereden bulabildiği de ayrı bir konudur !

Kimdir bu şehit ya da gazi olamayıp, boşuna ölen Niyazi?

!873 yılında, bu kasabada Arnavut Abdullah Ağa’nın oğlu olarak dünyaya geldi.

Manastır Askeri İdadisinden ( Atatürk’ün de okuduğu askeri Lise)sonra İstanbul’da Harbiye Mektebinden 24 yaşında Teğmen olarak mezun oldu.
Ömrü cephelerde geçti.

Osmanlı Yunan savaşındaki kahramanlığıyla Üsteğmenliğe yükseldi.

Kendisine verilmek istenen “Padişah Yaverliği” unvanını, Kazaskerin 13 yaşındaki oğluna da torpille verildiğini duyunca reddeti ve cephelere döndü.

Balkan dağlarında; Bulgar, Sırp çetelerle verdiği mücadeledeki vatanseverliği, yiğitliği dillere destandı ve yüzbaşı ( Kolağası) yapıldı.

O günün meşhur siyaseti olan Sultan Abdulhamid Han ve yönetimine karşı olduğundan, İttihat ve Terakki Cemiyetine girerek bir anda o cephelerin yiğidi kendisini siyasetin, politikanın içinde buluverdi!

Bir ara, etrafına topladığı 150-200 kadar asker-siville dağa şıktı yani şaki oldu.

Dağda bulup evcilleştirdiği geyiğiyle (gazal) ‘de meşhur oldu.

II.Meşrutiyet ilan edilince dağdan indi ve kendisi “ Hürriyet Kahramanı”, geyiği de “ Gazal-i Hürriyet” olarak gösterilerle karşılanıp, posta pullarına, kartpostallara basıldı.

Dağa çıkarken Devletin Kışlasından aldığı, tüfek ve mermileri daha sonra ödeyeceğini belirterek makbuz bırakacak kadar da “Devletçi” idi.
Abdulhaid Hanın tahttan indirilmesinden sonra, askeri hayattan çekilip, evlenerek, işte bu kasabada saray yaptırarak, halkın eğitim, kalkınma gibi işlerine kendini verdi.

Balkan savaşları sonunda sarayını yaptırdığı ve doğup büyüdü bu yerler kaybedilince, İstanbul’a yerleşmek üzere, gemiye binmek için geldiği Avlonya limanında, İttihatçıların kendisine muhafız olarak  verdiği kişi tarafından vurularak öldürüldü...

Geride bir eş iki çocuk, bir hatırat ve alınacak bir çok ibretler bırakarak…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.