Hak ile batılın çözülemez düğümü, yasaklar, acının feryadı olan sesler, hesap sorulacak muhattaptan yoksunluk, aklamalar, vicdansız makaleler, ihmaller... Kısacası tahammülün güç olduğu günleri yaşıyoruz. Tarihin seyrini değiştirecek olayların merkezinde Türkiye yer alıyor. Bunun bedeli ise şuan için Reyhanlı.
Dünya savaşlarında iki zalim devletin mücadelesine diğer devletler çıkarlarına göre saf tutarlar. Çıkarı için insan öldürmek! Nasıl feci bir cümledir oysa. Sanki savaş, insan haklarına saygılı olmayı sağlayan bir sonuç ortaya çıkarıyormuş gibi bir intiba oluşturulur. Bu yüzden de Uluslar arası ilişkiler derslerinde insancıl savaş kavramı önümüze çıkar. Bunun geniş tanımı ise şöyle yapılır; Büyük bir iyilik için kötülüğe başvurmak mübahtır. Abd'nin Irak'a, Afganistan'a müdahalesinin nedenleri bu tanıma örnek oluşturmaktadır. Soğuk savaş sonrası süper güç haline gelen Abd'nin bugünkü dış politikasını yorumlamak için, geçmiş savaşlardaki tutumuna bakmak faydalı olacaktır. Bu bağlamda 2003 yılı Irak işgaline bakarsak birçok benzerliğin ortaya çıktığını görmek mümkündür. İlk göze çarpan benzerlik şudur. Abd'nin Irak müdahalesinde öyle çok sebepler öne sürüldü ki sonuçta kaçınılmaz olarak insanların kafası karıştı. Ve ya savaş kınanıyordu ya da Saddam Hüseyin'in diktatörlüğü.. Bu iki tutumun birini reddetmek gerekir mi? Eğer gerekirse hangisini? İnsanlara sunulan bu iki seçenek bir tür oyalama ve belli desteği ön plana çıkararak zaman kazanmak için planlanmış bir şeydi. Demokrasi dayatma arzusuyla savaş çıkarıp ve bunu meşru sayabilen Abd bugün Suriye politikasında da aynı tutumu sergilemektedir. Bu değişmeyen tavrında Türkiye'nin aktif rol oynamasının sonucu ise bugün Reyhanlıdır. Olayların ardından Abd Büyükelçiliği şu açıklamayı yapıyor.
Abd, Türk halkının yanında.
Bu birlik çağrısına kulak kabartmakta fayda var. Bu cümle artık kimseyi rahatsız etmiyor. Aksine rahatsızlığı dile getirenler rahatsızlık veriyor. Burada belirtilmesi gereken ince ayrıntı şudur. Amerika düşmanlığını dile getirmek Çeçenleri katleden Rusya'nın ve Esed'in destekçisi olmak demek değildir. Taraf seçmeye itilen halkın dikkatli davranması için Amerika'ya vurgu yapmak kaçınılmazdır. Sonuç olarak her iki tarafa da zalimler yerleşmiş. Halkın bu girdaba girmesini engelleyecek tek güç,
Öngörülü, dış politika analizini bilen ve yaratıcıdan korkan yöneticilerdir.
Türkiye'nin bu konudaki yoksunluğu süregelen yıllara yayılmıştır. Ak parti hükümeti ile vatandaş ve siyasetçiler arasında daha yakın bir ilişki kuruluyormuş imajı verilse de pratiğe baktığımızda öyle olmadığını görmek mümkün. Bunun en yakın kanıtı ise Reyhanlı'da yaşananlar sonrasında hükümetin halka karşı olan tutumudur.
Reyhanlı ilçesindeki patlamalarla ilgili delil niteliğinde olabilecek yazılı, sesli ve görüntülü haberlere ilişkin yayın yasağı getirildi.
Halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayan bu yasağın hiçbir gerekçesi olamayacağı gibi akla uygun bir açıklamayı kimse yapmak için yeltenmedi bile çünkü buna ihtiyaç duyulmadı itaatkar medya anında boyun eğdi. Reyhanlı'da olanlar halktan saklanmaya devam ettiği sürece herkes kendi senaryosunu yazmaya devam edecektir. Hakan Albayrak'ın Reyhanlı halkını Nazilere benzetmesi gibi bir başkası da mülteciler hakkında menfi konuşmalar yapacaktır. Tüm bunlarla birlikte basın ağzına bant yapıştırmış, halk ise kendi inancı ve ideolojisine en yakın isimlerin açıklamalarına inanarak kaygısını bastırmaya çalışırken birilerine kin doluyor.
Reyhanlı'da neler oluyor? Bunu öğrenmek için tüm halk kalkıp oraya mı gitmeli? Halkın temsili vekiller ve gözümüz kulağımız olan basın nerede? Reyhanlı'da bugün acısının hesabını sormak için muhatabını arayan insanlar var. Acımız büyük. Sözlerinin ardı sıra açıklamalar yapan yetkililer acil olarak halka 11 Mayıs sonrasında nasıl bir güvenlik önlemi alacaklarını açıklamalı, halka güven vermelidir. Türk halkına şuan birlik çağrısı yetmez, yayın yasakları ise sonuca götürmez. Güven verici açıklamalardan kaçınarak alelacele Abd'ye giden Başbakan' a biri çıkıp şunu demedi. Hakikat halktan NEDEN saklanıyor? Olağanüstü tutumların normalleştiğini görmek ve ses çıkarmamak yarın acı kapımızı vurduğunda bize hesap sorma hakkını vermeyecektir!
Son olarak Kuran'ı kerimden davetkar bir çağrı olmasını umarak şu ayeti paylaşmak istiyorum. Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin. Bakara/42
Tüm acılı Reyhanlı halkına Allah'tan sabır diliyorum. Başımız sağolsun.