RİSALE-İ NUR TALEBESİYİZ

Salih Parlak

RİSALE-İ NUR TALEBESİYİZ

Molla Muhammed Hoca, Fethullah Gülen hışmına uğrayanlardan…  Fethullah Hoca sadece kendisini Said-i Nursi'nin devamı saymış. Başka Nurcu Talebe teşkilatlarına ateş yağdırmış.

Özellikle de Tayyip Erdoğan'ın koltuk altına girdikten sonra… Tayyip Erdoğan değilse de Abdullah Gül ve Bülent Arınç, hatta ekipleri Fethullah Hoca'ya itibar etmiş. Devletin bütün dairelerini Fethullah'ın emrine vermiş. Fethullah Hoca ta baştan işi ayarlamış; hep o gücüne güvenmiş. Ta Bülent Ecevit'in güvenini yanına almış. Hatta “Ahirette şefaatçi olacağım ilk kişi 'Ecevit'!” demişti.

Amerika'ya gitmesinde Ecevit'in çok büyük rolü olduğunu söyleyen Reha Muhtar öyle demişti.   Faruk Mercan'ın kitabından dikkat çekici bir bölümü sütununa böyle taşımıştı.

"Acaba kendilerine yardım ettikleri için mi Hıristiyan ve Yahudilerin cennete girebileceği veya hak bir din olduğu konusunda" çalışma yapıyorlar. Gazetelerinin yazarları bu sebeple mi: "Mühim olan tevhiddir. Kelime-i şahadette Hazreti Muhammed'i kabul etmek şart değil, bir kemal mertebesidir" (17.04.2000 Ahmet Şahin Zaman Gazetesi) demişlerdi… Fethullah Gülen 2007 yılında Amerika'da kaldığı evdeki bir öğlen yemeğinde Bülent Ecevit'i şöyle andı:

"Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı... Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı...

Okullara çok sahip çıktı... Ecevit! İşin büyüklüğünü sezmişti... Ecevit!

Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti... Ecevit!!! Öyleyse:

“Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım..."

İşte Fethullah Hoca, 1999 yıllarında Adliye ve Emniyet kadrolarına sızmıştı. Tayyip Erdoğan da çevresinin baskısıyla olacak; bu kadrolara dokunmadı. Daha da arttırdı. İşte Ergenekon… İşte Balyoz…

Ama Fethullah Hoca boş durmadı. Bir taraftan Başbakanlık… Genel Kurmay… Bütün Bakanlık odalarına dinleme cihazı yerleştirdi. CD'ler hazırladı. En mahrem aile odalarına bile sızmıştı.

İşte Risale-i Nurcu Molla Muhammed'e El-Kaideci damgası vurdu. Enerji Bakanı Taner Yıldız'a; “Tevhid-Selam Terör Örgütçüsü” demişti.

Bu kadarla kalmamış; Mustafa İslamoğlu ve yakın arkadaşlarını, bu çerçevede yakın markaja almıştı. Savcılıklarca telefonları dinleniyordu.

07 Ocak 2002 tarihinde devlet arşivlerine kaldırılan örgüt dosyası, önce 08 Ağustos 2010, sonra da 24 Şubat 2014 tarihinde soruşturma dosyası ile birlikte yeniden Türkiye'nin gündemine oturdu.

Akşam Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, Tahşiyeciler kumpasında… “Gülen'in vaazı 'örnek' diye gerçek insanları konu etmiş, Samanyolu'nun dizisi 'kurmaca' diye gerçek insanları hedef göstermiş, Zaman gazetesi kara propagandayı gerçek haber olarak sunmuş, Gülen hareketi içindeki polis ve savcılar sahte delil üreterek takibat yapmış ve bir mahkeme de 38 kişinin 17 aya varan hapsine hüküm vermiş… Kısacası hiçbir suçu olmayan bir grup insanın hayatı tamamen siyasi hedeflerle ve hukuk mekanizması kullanılarak söndürülmek istenmiş”...

Ya Cübbeli Ahmet Hoca neler çekmedi… o da susturulmak istenmedi mi! beyaz kadın ticareti suçlamasıyla cezaevine girmedi mi?

"Dinler arası diyalog fasa fisodur" dediği tarihle aynı. Emniyet çevrelerinde; bu kendi düşüncelerinden olmayan herkesi düşman olarak gören paralel yapının öc alma operasyonlarından birisi olarak gösteriliyor.

Yani başını Fethullah Hoca'nın çektiği bu hareket, kendinden başkasını kumpaslarla içeri tıkayacaktı. Hak-hukuk nerede… elinden gelseydi, kumpas… Karalama… Delilleri karartarak tutuklama… hepsi onun imamlarında ve ekip amirlerinde… Haksızlar cezasını çeksin!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.