İnsandan insana fark vardır. Müslüman'dan Müslüman'a da fark vardır. İnsanı hayatta tutan şey yaşadığı sürece hayatına anlam katmasıdır. Sabah gözlerini açtığında bir anlama sahip olmayan kişi boşluktadır. Bu boşluğu aşkla, eğlenceyle, yada anlık tatminlerle doldurmak bir çözüm gibi görünse de ruhu tatmin etmez. Her zaman bir tatminsizlik olur insanın içinde çünkü ruhun ihtiyacını karşılayamaz. Bunlar bedenimizi yani nefsimizi mutlu eder. Bu da zamanla anlamsızlaştırır hayatı. Burada bahsettiğim anlam daha anlamlı bir şeydir. Her daim maddiyat değerli olmuştur hayatımızda ancak bizi asıl huzura kavuşturacak olan ruhun tatminidir. Peki ruh ne ister?
Ruhumuz ancak Allah'ın emirlerine itaat etmekle ihtiyacını karşılar. Bunun en güzel somut örneği; her kim namaz kılar ise sonunda muhakkak içinde bir huzur, mutluluk ya da manevi duygular hissettiğini söyler. Bu, ruhun ihtiyacının karşılandığının kanıtıdır. Bunu hissetmek güç verir insana. Namaz sadece somut bir örnektir. Gerçek Müslüman'ın eşdeğer anlamı zarafet olmalıdır. Zarafet, normali aşan bir davranış güzelliğidir. Sergilenen davranışlara imrenilir, hayran olunur. Farklı kılar o davranış o insanı başkalarından
İslamiyet, insanın davranışlarını elekten geçirircesine süzerek zarafeti ortaya çıkarır. Tüm dünyanın şahit olduğu ancak fark etmediği bir olayın gözlemine dikkat çekmek istiyorum;
Japonya'daki felaket sonrası gündeme gelen, enkaz görüntüleri ve ölü sayıları oldu. Peki o insanların davranışları kimsenin dikkatini çekmedi mi? Dinleri İslam olmamasına rağmen gerçek bir Müslüman gibi davranan insanların var olduğunu görmek beni düşündürdü. Biz toplum olarak neyi yanlış yapıyoruz acaba?
Felaket sonrasında Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ızdırap görüntüsü olmadı.Su ve yiyecek kuyruklarındaki sakinlikleri takdire değerdi. İnsanlar sadece o anda ihtiyaçları olan şeyleri satın aldı. Öyle ki, bir mağazada elektrikler kesildiğinde insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koyup ve sessizce dışarı çıkmışlar. Dev bir afete uğramış ülke olarak Japon vatandaşlardan dünyanın alacağı çok ders var. Bu anekdotları prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun önerisiyle İngilizceden çevrilmiş sadece sosyal ağ paylaşım sitelerinden ulaşabildiğimiz bu anekdotları basının ciddiye almamasının sebebi kayda değer bir haber olmaması mıdır? tartışılır.Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun önerisiyle İngilizceden çevrilmiştir.Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun önerisiyle İngilizceden çevrilmiştir.
Tüm bunları ülkemizin toplum ahlakına kıyas yaparsak fabrika ayarlarına geri dönme zamanımız geldiğini anlıyoruz..Öz olana dönmektir refah toplumun yolu, bu kadar basit bir eylemi red etmenin akli açıklaması ne olabilir ki Allah Öz'ümüzü dosdoğru ve daimi yaşamayı nasip etsin bizlere.