RUHUN ŞÂD OLSUN SALİH PARLAK HOCAM!

Sami Kesmen

Salih Parlak hocam ruhun şâd olsun. İmam-Hatip Lisesinde tanıdık hocamızı. 3 yıl tefsir, bir yıl da Felsefe grubu derslerimize girmişti. Sıradışı fikirleri nedeniyle ufkumuzu açmıştır. Okul sonrası da ilişkilerimiz devam etti. Samsuna geldiğinde mutlaka uğrar, anlatırdı ve biz de dinlerdik. Zamam zaman programlarıma canlı yayın konuğu olarak da davet ettim. Geleneğin kabullenilmiş fikirlerinin aksine olan söylemlerini programda paylaşmasına fırsat verdiğim için de çok mutlu olduğunu ifade ediyordu. Söylemek için cesaret isteyen fikirlerini dinlemekten keyif aldığımı da kendisine söylüyordum.

Pandemi döneminde zoom üzerinden tefsir dersi başlatmıştı, zaman zaman katılıyordum, zaman zaman da arayarak derste paylaştıkları üzerinden değerlendirme yapmamı istiyordu. Hucurat suresinin ilk ayetleriyle ilgili yaptığı yorumu çok beğendiğimi söylemiştim de neredeyse bir saat tekrar o yorumu dinlemiştim. Zoom üzerinden yaptığı derslerine, kendisine yer bulamamış bazı istismarcıların da katıldığını farkedince, kendisiyle bu tespitlerimi paylaşmıştım da onları engellemişti.

Allah rahmet eylesin. İlim adamı bir hocamız olarak tarihe geçecektir. Kendisini anlayanlar birisi de benim. En son konuştuğumuzda; "Hocam fikirlerinize değil, cesaretinize hayranım. Herkesin yanlış dediği bir fikri söylemek cesaret işidir. Bilgi ürettiğiniz için sizi takip ediyorum. Yanlış bile olsa üretilen bilgi çok kıymetlidir" demiştim de, ısrarla "Sami hoca, fikirlerim de doğrudur" demişti...

"NİBURİ" son yıllarda ortaya attığı önemli bir kavramsal başlıktı. Hayallerimizi ve hafızamızı zorlayarak bu konulardaki izahlarını anlamaya çalışıyorduk. Daha önce duyulmayan yorumlar olduğu için de hayli zorlanıyorduk. Sistematik bir tefsir yazmak istiyordu. Kur'ana bakışı farklıydı. İslam'ın yaşanması için Kur’an sistematiğinin anlaşılması gerektiğini söylüyordu.

Salih Parlak hocanın fikirlerinin anlaşılması için zamana ihtiyaç olduğu kanaatindeyim... Makâmı âli, mekânı cennet olsun inşallah... "Nefsül Vahide, Vasat Ümmet, Cuma Tatili, Hac, Cemaatle Namaz, Paylaşma, Zekat, Oruç" gibi Kur'ani kavramların ve temel ibadetlerin sıradışı yorumlarını ondan duymuştuk ilk defa. Şahsına münhasır yorumlarıyla sunduğu bakış açısı; gerçekten de sistematik bir yaşam biçimini oluşturuyordu.

Son otuz yılını İstanbul'da geçiren Salih Parlak hocamız; yakınlarını ve öğrencilerini, dost ve arkadaşlarını, çocuk ve torunlarını görmek için Samsuna zaman zaman geliyordu. Her geldiğinde de görüşme imkanımız oluyordu, kendisine itiraz etmeden dinleyenleri arayıp soruyordu. Bir süre Denge Gazetesinde de yazılar yazmıştı. Takdir edeni çok, takip edeni az olan çok değerli bir hocamızdı. Kendisine fikri destek vermeyen öğrencilerine sitem ederdi.

Öğrencisi olanlar bilirler ki, hocanın öğrencileri hakkındaki kanaat ayrı zamanda yazılı notu anlamına geliyordu. Kullandığı Kur'ani kavramları yazılı kağıdına yazdığımda notum 8, azmadığımda 7, mutlaka yazmamı beklediği halde yazmadığımda da notum 6 idi. Bekledikleri yazılı kağıdında yoksa, diğer var olanların onun için anlamı yoktu. Nesil yetiştirmeye çalışıyor, bunun için de kendince yöntemler, tavırlar geliştiriyordu.

Öğrenci-öğretmen olarak da, öğrencilik sonrası dost ve arkadaş olarak da hatıralarımız olmuştur. Fikirlerinin henüz karşılık bulmamasına rağmen şahsen ben çalışmalarını çok anlamlı bulan öğrencilerindenim. Çalışmasını, fikrinin duyulmasıyla ilgili gayretini, dünya kaygısı olmadan fikirlerini sunma çabasını önemsiyordum. İtiraz ettiğim zamanlar olsa da karşı gelmeden ve saygı sınırlarını aşmadan bunu,kendisiyle paylaşıyordum. Fikirlerinin sıradışı olması kadar, usül ve uslubu da dinleyenleri yoruyordu.

Yerelden, canlı ve uydu yayını yapan Kanal 55 Tv'de sunduğum İnanç Pınarı Programına konuk olmak istemişti. Ben de 2 ay sonrasına gün vermiştim. İstanbuldan aramıştı. Günlerden salıydı. Benim programlarım da perşembe günü akşam 22.00, cuma sabah 10.00'daydı. Perşembe günü olan programa konuk alıyor ve sunumunu yapıyordum, cuma günü olan programa kendim konuk oluyordum. İstanbuldan uçak saati, sabah 10.00'da benim de konuk olduğum programa uygundu. Hiç değilse 3 hafta sondaki programa konuk edeyim dediysem de,ikna edemedim. Özel yolculuk şartları oluşturup Perşembe günü sunduğum programa katılacağını, mutlaka bu fırsatı kendisine sunmamı istedi.

Program akışını hocanın isteğine göre planladık, perşembe günü saat 18.00'de Site camiinde buluşup, bir çay ocağında program içeriğini paylaştık. Salih Parlak hocam, içeriğini program yapımcısı olarak benim şekillendireceğim programda neler söyleyeceğini bana anlatmaya başlayınca, tedirgin oldum, o günlerde başörtüsünün yasallaşmasıyla ilgili siyasi çalışmalar da vardı, hocanın söylemek istedikleri sorun teşkil edecek şahsi görüşleriydi. Hocanın programa çıkıp konuşmak istemesi de, İstanbulda çıkmış olduğu bir canlı yayında söyledikleri nedeniyle programın yarıda kesilmiş olmasındandı. Bunu programa çıkarken bana söylemişti, benden de orada kesilen sesini öğrencisi olarak benim fırsata dönüştürmemdi. Çok büyük bir risk alarak hocayı canlı yayına çıkardık, 45+45=90 dakikalık program yaptık, sorun yaşamadan programı bitirdik. Sonrasında her görüştüğümüzde bunun kendisi için ne kadar bahtiyarlık olduğunu bana söylüyordu.

Allah rahmet eylesin. Ruhu şâd olsun. Arkasından kötü söz söyleyecek kimse yoktur diye düşünüyorum. İlimle geçen 82 yıl. İlahiyat fakültesine hoca olmak istediğini ama hakkının nasıl yendiğini bana anlatmıştı, kendisi yerine alınan hocaya da sitem ediyordu. İlahiyat fakültesinde tefsir dersi verebilseydi, öğrencilerin ufkunu açacak söylemler oluşturacaktı. Kendisini yakından tanıyan biri olarak, İlim dünyası bir er'ini kaybetti diyorum... Sevenlerine ve ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.