Hayat; rüya gibidir. Rüya uykudan uyanınca biter, hayat da hiç uyanmamak üzere uyuyunca. Rüyada servet ve hürmet sahibi olmayla gerçek hayatta aynı şeylere sahip olmak arasında fark yoktur. Birisinde uyanınca diğerinde uyuyunca servet ve hürmet sona erer.
Hayat da, tarifi yapıldığı gibi; ya Rahmani rüyaya ya da Şeytani rüyaya benzer. Rahmani rüya uyanınca insanın önünü aydınlatır, Rahmani yaşam da ebedi uyuyunca sahibine rahmet vesilesi olur.
Dünya yaşamını rüya gibi görmek; kişiyi servetin, şöhretin, şehvetin, imkanın, mekanın, makamın ve ünvanın esiri olmaktan korur. Bu da, gönlü özgür bir dünya yaşamı, cenneti hak eden bir ahiret yaşamı sağlar.
Bazı insanlar rüyalarda mutluğu bulurlar, bazıları yaşanan hayatı rüya sanırlar. Rüya, felsefe gibidir. Pratiği olmayan bir yaşam biçimidir. Hayat da, planlı dahi olsa kendi akışına göre yaşanan bir süreçtir.
Allah c.c. ölümle uykuyu birbirinin aynısı olarak tarif etmiştir. Bir farkla ki, ölümde uyanma yok, uyku da ölümden dönüş var. Rüyada da, ölümde de ruhun bedenden ayrıldığı Kur'ani bir bilgidir. Bu bilgiden hareketle herkesin hergün öldüğünü söylemek mümkündür.
Ölüme benzeyen uykuda da bir takım olaylar yaşanır ki buna rüya denir. Zihin rüyada olayları yaşar, değerlendirir, karşılaştığı olaya yüklediği anlama göre de uykuda bile olsa vücut bir takım reaksiyonlar gösterir. Korkar, terler, üzülür, sevinir vs.
Gerçek sandığımız hayat da rüya gibidir. Farkı uzun sürmesidir. Bu da zaman kavramıyla ilgilidir. Halbuki rüyada da kişi bir kaç dakika içinde bir ömür yaşamaktadır. Rüyadaki zaman kavramıyla reel hayattaki zaman kavramı aynı değildir.
Yüce Kur'an verdiği bilgide, dünya hayatını oyun ve eğlence kavramıyla tarif etmiştir. Yani Kur'an ifadesiyle dünya hayatı bir rüyadır. İnsan, gerçek hayata geçiş olan ölümle, dünya rüyasından uyanır. Ruhun bedenle birleşerek dünyaya göz açan insan aslında rüyaya başlamış olur.
Peygamberler Rablarıyla olan ikili diyaloglarını dağlardan yapmışlardır. Bu konuda metafor olarak dağlar kullanılmıştır. Dağ metaforu, değer verilen yatay düzlemli hayatın basitliği içindir. Yukardan bakıldığında yeryüzü bir hiçtir. Halbuki içinde yaşandığında insanı büyüleyen enstürmanlara sahiptir.
İnsanın bakış açısını Allah'a iman ve dolayısıyla ilgili değerler oluşturursa, kişi dünyanın bir rüyadan ibaret olduğunu anlar. Ama, ilahi değerlerden habersiz olan insan için dünya ilâh haline gelir ki, rüya sona ermeden yani ölüm gelmeden hayatın gerçek yüzün fark edilemez.
Dünyanın insana güzel gösterilen süsleri ile, rüyada güzel görünenler arasında esas itibariyle her hangi bir fark yoktur. Şekil farkından ibaret olan ayrıcalık önemli bir fark değildir. Rüyada sahip olunanların, uyanınca hiç bir karşılığının olmadığı anlaşılır. Dünyada sahip olunan mal mülk de ölümle birlikte her hangi bir işe yaramaz.
Hayatla rüyanın her şeyi birbirini tarif eder. Rüyada öğrenilenler, uyanınca yol gösterici olur, yani devamlılığı oradan alınan faydaya bağlıdır. Dünya hayatında da yapılan iyi ameller ölüm sonrasında amel defterinin açık kalmasını sağlayarak faydaya dönüşmüş olur.
Biraz felsefi olan bu izahımız, dünya hayatının değerini anlamak açısından ufkumuzu geliştirmek amaçlıdır. Şu da bilinmelidir ki ebedi olan ahiret hayatı dünyada kazanılır. Dünya ahiretin tarlasıdır.