Rüyaları Gerçekleştirmenin En İyi Yolu Uyanmaktır

Geçtiğimiz haftalarda bu köşede, okumak isteyen Diyarbakırlı kızımız Meryem'den bahsetmiştim. Birçok duyarlı yurttaşımızın bu konudaki hassasiyetlerini görmek, yorumlarını okumak beni sevindirdi. Gerek okumak istediği halde babasının zoruyla tarlada ırgatlık yapmaya zorlanan Meryem, gerek babasına bir bakıma boyun eğmek durumunda bırakılmış olan annesi, gerekse Türk ve dünya toplumlarında kadının ikinci, hatta beşinci sınıf kişi olarak görülmesineydi tepkimiz. Şair Nazım Hikmet'in bir mısrası gelir hep aklıma bu konularda; 've soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen...' der Kadınlarımız adlı şiirinde.

Bu makus kaderi değiştirmek için en güzel adımlardan birini attı Türkan Saylan hocamız. Önce kendini tıp bilimine adayarak Anadolu'yu köy köy ilçe ilçe gezdi ve ülkemizde binlerce hayatı çekilmez kılan Cüzzam hastalığına karşı savaş açtı. Üstelik o azmi ve kararlılığı daha o günden tarihe yazılacak derecedeymiş ki, cüzzam hastalığını ülkemizde bitiren tıp doktoru olduğunu gösterdi. Bununla da kalmadı, daha sonra Anadolu'yu köy köy gezerken karar vermiş olmalı diye tahmin ediyorum, okumak isteyen; ama elinden tutanı olmayan, kendisini anlamayan yetersiz bir çevre içinde kalmış kız  çocuklarına yardım elini uzatmaya karar verdi. Yani şimdi çok bildik deyişle, kimsesizlerin kimsesi oldu; ama tek başına da kalmayarak bir dernek kurup bunu daha örgütlü ve daha geniş katılıma yaymak hedefli bir yardım eli uzattı. ÇYDD işte bu öncü fikrin meyvesidir.

Türkiye için çabalayan belki de ilk on kişi içindedir Türkan Saylan bu başarılarıyla. Çünkü ülke genelinde bir yardım ve aydınlanma seferberliği, hiçbir menfi duygu beklemeden... Hiçbir yabancı kuruluşa, ideolojiye sırtını yaslamadan; tamamen aydınlık bir çerçeve içinde, kendi yurdunun insanına, kendi yurdunun insanının elini uzatmak...

 

Önce hastalığını tedavi ettiği yurdunun, geleceğe ilişkin belki de en güzel yatırımı yapmasına önayak olmak... Pırıl pırıl bir geçmiş, dimdik ayakta, Mustafa Kemal devrimlerini ve Cumhuriyet aydınlığını rehber edinmiş, yanına yardımcı olarak sadece yurdunun insanını almış bir zeka, harika bir proje!

Hani dünyada Atatürk İlke ve Devrimleri Dersi'ni veren bir bizim ülkemiz, bir de Japonlar ya; bu durum da ona benzemiyor mu; Türkan Saylan Hoca tüm dünyada yabancıların bir Rahibe Theresa'sı gibi bizim Türkan Hoca'mız vardı diye anlatılmaz mı? Üstelik Türkan Hoca kanser gibi bir hastalığa karşı, bu dünya için bu insanlar için ne kadar büyük güzellikler yapılacağını göstermek için bu hayata sıkı sıkı tutunmuş, hastalığını yirmi üç yıl oyalayabilmiş bir üstün savaşçıyken!...

Yok, hiç anlatılır mı? Ne anlatılması, anlatılacağına Türkan Hoca'nın emekleri yerle bir edilmek için çabalanır, devlet üstün hizmet madalyası verileceği yerde evi basılır, arama yapılır terör örgütü üyesi olmak 'şüphelerinden' !  Malum çevrelerce karalama kampanyaları yıllarca susmaz, yalan üstüne yalan, çamur üstüne çamur... Son dönemde ne utanmaz iftiralar atıldığını hepimiz hayretle izledik. Yorumu size bırakıyorum artık.

Ama bu altın isimli insanın projeleri, hedefleri burada yarım kalmamalı, devam etmeli; ki edecek, çünkü Türk halkı vefakardır, ayrıca cefakardır; gün aydınlığa sahip çıkma günüdür, madden olmasa da gönlümüzle, sözümüzle, elbirliğimizle bu hedefleri gerçekleştirir daha da ileri taşırız!

Aydınlığa, bağımsızlığa, milli güçle alınmış milli egemenliğe sahip çıkma günü bugündür; 19 Mayıs Gençlik Bayramı'mız, bu milli güce sahip çıkan tüm gencimiz yaşlımız için kutlu olsun!

 

Türkan Saylan Hoca'ya Allah'tan rahmet diliyorum, onu hep seveceğiz...

iyi haftalar...