Ağzı olan konuşuyor diye bir laf var. Bu lafı söyleyen ne kadar güzel söylemiş,. İnsan bir şeyi yazarken veya konuşurken ne kadar doğru yazdığına önce kendisi inanmalı. Anlamadan, bilmeden, kaynağı olmaksızın işkembei kübradan atılarak söylenen sözler çok kısa zamanda havada kalıp söyleneni mahcup edecek noktaya getiriyor. Gazetecilik bir anlamda kamu görevidir, yaptığınız işi ciddiye almazsanız veya laf olsun torba dolsun diye yazarsanız sizi kimse ciddiye almaz.
Şehrimizde son yirmi yılda çıkan gazete, dergi, haber bülteni gibi görsel yayın organları yaptıkları işi sadece para için veya onu, bunu söğüşlemek için yapınca tamamı hak ile yeksan olmuş, içlerinden işini adam gibi düzdün yapan bir kaçı ayakta kalmayı başarmışlardır. Allah hiç kimseyi gördüğünden geriye koymasın, gerçekten çok zor bir iştir. İnsan hayatı sürekli tekamül üzere yaratıldığından bir mesleğe ilk başladığınızda işçi olarak başlarsınız, ardından belli bir deneyim kazanıp, amirlik pozisyonuna gelirsiniz, daha sonra kendinize güvenirseniz kendi işinizi kurar patronu olursunuz, bu hayatın doğal akışının gereğidir.
Mesleklerinde belli noktaya gelip, kendi işlerini kurduktan sonra o işi yürütemeyip, batıranlar daha sonra başkalarının yanında tekrar işçi olarak çalışmaya başladıklarında onlardan verim almak mümkün olmaz. Bu tür insanlara acımak gerekiyor. Ancak bu acıma duygusu bazen insana zarar da verebiliyor. Bir insan kendi işinde başarılı olamayıp, başkalarının yanında çalışmaya başlayınca, daha önce rakip olarak mücadele ettikleri müesseseleri çalışma süresince içerden yıkmanın mücadelesini verirler. Bunu işveren belli bir süre çözme imkanına sahip olamaz, ne zaman ki olaya vakıf olur, bu kez iş işten çoktan geçmiş olur. O yüzden bu iyi niyetli insanların da işletmeleri batma noktasına gelmiştir.
Bu konuda tarihte yaşanmış bir olayı naklederek bazı örnekler vermek istiyorum: Adamın birisi meşhur olup, adından söz ettirebilmek için her yolu deniyor. Sonuç alamayınca oturup, kara kara düşünmeye başlıyor. Öyle bir olay yapmalıyım ki; tarihin hiç bir döneminde beni kimse unutmamalı diyor. Bu konuda aklına gelen şey Beytullahtaki zemzem kuyularına ufak abdestini yapmak oluyor. Bu şeytani düşüncesini uygulamaya koyup, gidiyor zemzem kuyularına ufak abdestini yapıyor. Olay duyulunca büyük bir infial olsa da zemzem kuyuları temizlenip, yeniden faaliyete açılıyor ama bu kez üzerleri betonla kapatılıyor. Bu işi yapan adamın adı da Bevvalei Zemzem (Zemzeme bevleden adam) olarak kalıyor. Adam gerçekten hiç unutulamayacak bir unvan alıyor, ama bu unvan dünyadaki en büyük rezilliklerin anası anlamına gelen bir unvan oluyor.
Bakıyorum da son zamanlarda Bevvalei Zemzemliğe soyunanların haddi hesabı yok. Yazdıkları yazıların, yaptıkları haberlerin bir işe yaramadığını gören zavallılar, yeni senaryolar üretip, meşhur olmanın yollarını arıyorlar. Ortaya attıkları palavraların birisi AK Parti İl Başkanı Osman Çetinkaya'nın bir milletvekilin basın toplantısına katılmayıp, aradan geçen üç, dört saatten sonra kendi basın toplantısını yapması. Bunu büyük bir olaymış gibi vermeleri hem çok gülünç, hem de çok saçma. Milletvekilleri basın toplantısı yaparken yanlarına il başkanlarını alarak yapmazlar. İkincisi o milletvekili bugüne kadar yaptığı hangi basın toplantısında yanında il başkanını alarak yaptığına bakarsanız yapılan saçmalığı daha rahat anlarsınız.
İşin daha da ilginç ve çok daha saçma olan yönü ise; bu olayın ta Ankara'ya kadar gittiğini yazacak kadar, hayal ürünü şeyleri okuyucuya doğruymuş gibi gösterip, insanları aldatmak. Hani derler ya yalanı gördüm ama bu kadarı da fazla diye. Madem yazı yazacak bir şey bulamıyorsunuz bizden yazmaya devam edin de millet okusun sizi. Bu şehirde Adnan Bahadırla ilgili en ufak bir yazı yazılsın okunma rekorları kırar. Siz boş işlerle uğraşıncaya kadar bizi yazın size yeter. Ayrıca madem yalan uyduracaksınız (ki zaten asıl işiniz bu) o zaman daha inandırıcı yalanlar bulmanız gerektiği kanaatindeyim. Bu iş neye benziyor biliyor musunuz? Kürsüye çıkan vaizin elinde malzeme olmadan konuşmaya başlayıp, ardından çaresiz kalınca cemaate biraz Kuran okumaya ne dersiniz deyip, Kuran okumaya başlamasına benziyor. Adama sormazlar mı, oyun oynamasını bilmiyordun da neden horona girdin diye. Gerçi hayatında yaptığı her işi kaybeden, her girdiği yerden kovulan insanlardan doğru bir iş beklemek de hata. Siz siz olun bu yalanlara inanmayın. Kalın sağlıcakla